| Nükleermiş. İki-iki buçuk kilo ağırlığında. Cuma günü öğle saatlerinde patlamaya ayarlıymış. | Open Subtitles | تحتوي على أربعة ونصف من الباونات وضبطة على يوم الجمعة ظهراً |
| Nükleermiş. İki-iki buçuk kilo ağırlığında. Cuma günü öğle saatlerinde patlamaya ayarlıymış. | Open Subtitles | تحتوي على أربعة ونصف من الباونات وضبطة على يوم الجمعة ظهراً |
| Me'mun'un astronomları, Suriye ve lrak'ta bilinen öğle saatlerinde gökyüzünde aynı konumda iken güneşin açısını ölçerek, Yunan deneylerini tekrarladılar. | Open Subtitles | أعاد فلكيو "المأمون" التجارب اليونانية في "سوريا" و "العراق" بقياس زاوية الشمس في السماء ظهراً في موقع واحد معلوم |
| Her gün öğle saatlerinde Güney Caddesi Limanı'nda olacağım. Güneşin en tepede olduğu zaman. | Open Subtitles | سأكون في ميناء الشارع الجنوبي كل يوم عند منتصف النهار , عندما تكون الشمس بلغت أعلى إرتفاعها في السماء |
| Her gün öğle saatlerinde Güney Caddesi Limanı'nda olacağım. | Open Subtitles | سأكون في ميناء الشارع الجنوبي كل يوم عند منتصف النهار |
| Her üç uçak da, batıya doğru öğle saatlerinde uçuşa geçiyor ve her biri 180 kilolitre dolu. | TED | الطائرات الثلاث تقلع في وقت الظهيرة في إتجاه الغرب كل منهم محمله ب 180 كيلو لتر وقود، |
| İkinci noktada, güneşin açısını öğle saatlerinde bir kez daha ölçtüler. | Open Subtitles | قامو مجدداً بقياس زاوية الشمس ظهراً |
| Daha da güzel yanı ertesi gün öğle saatlerinde ürünün iş yerime geleceğini biliyor olmam. | TED | ما هو الأكثر جمالًا معرفة أنني في اليوم التالي في وقت الظهيرة تقريبًا، سأستلم تلك الوجبة الخفيفة إلى مكتبي. |
| Ertesi gün öğle saatlerinde. | Open Subtitles | اليوم التالي في وقت الظهيرة. |