| Açıkçası, daha bu sabah, bu ödülün varlığından bile haberim yoktu. | Open Subtitles | لقد أخبرتكم، هذا الصباح.. بأنني لا أعرف بوجود هذه الجائزة حتى. |
| Bu gözümüzü ödülün üstünde tutmanın ve dikkatimizi dağıtmamanın en iyi yolu. | Open Subtitles | أفضل طريقة لفعل ذلك هو أن نبقي عيوننا على الجائزة ولا نشتت |
| Bu da ödülün. Yerel oyuncak dükkanımdaki en son yenilik. | Open Subtitles | و الآن، إليك جائزتك أجدد شيء في متجر ألعابي المحلّيّ |
| Kendini yürüyüşe çıkacak kadar iyi hissedersen ödülün seni bekliyor olacak. | Open Subtitles | ,لذا اذا شعرتى انكى قادره على المشى جائزتك ستكون فى انتظارك |
| "ödülün için endişelemene gerek yok. Eğer tek sevdiğin şey para ise," | Open Subtitles | ينبغى ان لا تقلق على مكافأتك اذا كان المال هو ما تحب, |
| Prensesi kendin yakalayıp bütün ödülün üzerine konmayı düşünüyorsun! | Open Subtitles | تريد أسر الأميرة بمفردك حتى تحصل على المكافأة بأكملها |
| Telgrafın geç geldiğini ama ödülün ellerine ulaştığını söyledi. | Open Subtitles | قال إن البرقية تأخرت وأن الجائزة كانت هناك |
| ödülün filmin müziklerine verildiğini söyleyerek kurtuldu. | Open Subtitles | خرجمنهابقوله.. أن الجائزة منحت لموسيقى الفيلم |
| Singleton zayıf ve güvenilmezdir, ama ödülün kıymetini bilir o. | Open Subtitles | سينجليتونع ضعيف وهو عديم الثقة، لكنّه يعرف قيمة الجائزة. |
| Büyük ödülün bir tank olduğunun doğru olmadığını söylediler. | Open Subtitles | قالوا بأن هذا ليس حقيقيا ولا توجد الجائزة الأولى .. الدبابة |
| Korkarım bu ödülün sende kalmasına daha fazla müsaade edemeyeceğiz. | Open Subtitles | للأسف لا مجال أن نسمح لك بالاحتفاظ بهذه الجائزة. |
| İşte ödülün, Frank. Narkotiğe tayin oldun. Güney Brooklyn'de. | Open Subtitles | هذه جائزتك أن تنتقل إلى قسم مكافحة المخدرات في بروكلين الجنوبية |
| ödülün, hızlı ve acısız bir göçüş olacak. | Open Subtitles | و جائزتك ستكون نهاية سريعة بلا ألم ,لحد ما ,لحياتك |
| ödülün hayatın olacak, ama... | Open Subtitles | جائزتك ستكون حياتك انها ليست ثمينة لكنها ليست سيئة |
| Sen, sen onun gardiyanı olacaksın. Bu, senin ödülün. | Open Subtitles | أنت، أنت سَتَكُونُ حارس سجنه هذه هى مكافأتك |
| Karma benim, senin ödülün olmamı istememiş olabilir, ama yine de sana bir ödül vermek istemiş. | Open Subtitles | ربما لم تُرد العاقبة أن أكون مكافأتك لكنها لا تزال تريدك أن تحصل على واحدة |
| ödülün lafını kimseye etme. Başkasının eline geçsin istemem. | Open Subtitles | لا تخبر أحداً بشأن المكافأة لست بحاجة لأحد آخر ليزاحمني عليها |
| Söylediğin gibi, iz... izin ve ödülün yarısı karşılığı, seni ele vereceğim. | Open Subtitles | كما إقترحت. للـ.. للترخيص و النصف من الجائزه.. |
| Ama sen temiz olduğunu bileceksin. Bu senin ödülün değil midir? | Open Subtitles | لكنك ستعرفين انه نظيف اليست هذه مكافأة النفس؟ |
| Hayır. ödülün bir önemi yok, tamam mı? | Open Subtitles | لا. الجوائز لا تعنى أى شىء, حسناً؟ |
| Senin ödülün ise, cezalandırılmamak. | Open Subtitles | جائزتكِ هي أنه لن يتم معاقبتكِ |
| Belki de, Bayan Audrey, müşterinin kazanabilmesi için ödülün verileceği gün herhangi bir şey satın alması gerekir. | Open Subtitles | ربما أنسة أوردي من أجل الظفر بالفستان هذه السيدة يجب أن تشتري سلعة في نفس اليوم المعلن للجائزة |
| ödülün plakalarına tam uyuyor. Yasal pazarda şu an 250 milyon $ ediyorlar. | Open Subtitles | اذا حسبنا اجمالي جوائزة بسعر السوق يكون سعرهم 250 مليون دولار |