| Bu benim için önemsiz, Konuşacak kelimesi kalmamış birisi için. | Open Subtitles | انة لغير مهم بالنسبة الى من يكون صاحب الكلمة الاخيرة |
| - Nefret etmesi önemsiz. - Oğlum benden nefret etmez. | Open Subtitles | و ليس مهم إذا كان يكرهك أن أبنى لا يكرهنى |
| Ama o zamanlar, bize göre onların varlığı önemsiz bir değişkendi. | Open Subtitles | لكن في ذلك الوقت، لكنه أحس كلانا أحسسنا أنه شيء تافه |
| Küçük bir yüklenme asansörü etkileyen voltajın yanında önemsiz bir değer. | Open Subtitles | مجرد شحنة صغيرة. تافهة بالمقارنة مع شدة التيار الذي يمرّ بالمصعد. |
| Herkesin göremeyeceğinin farkındayım, ama yürekten bakınca, insan çok fazlasını görebiliyor, her ne kadar bu bilgi senin için önemsiz olsa da.. | Open Subtitles | أن أعلم أن الجميع لن يستطيع رؤيتها ولكن من لديه قلب, يستطيع رؤية الكثير على الرغم من عدم أهمية تلك المعلومة لك |
| Gerçekten kötü olaylardan seni uzak tutmak için önemsiz şeyleri anlatırlar sadece. | Open Subtitles | أنهم يتشاركون في الأشياء التافهة فقط لوضعك خارج رائحة الأشياء السيئة حقا |
| Hayır, ama yine de. Çok küçük ve önemsiz bir varlığım vardı. | Open Subtitles | كلاّ، لكن مع ذلك ما زلت موجوداً بهذا الوجود الغير مهم والصغير |
| Öldüğümü düşündün ve beni önemsiz bir şeymiş gibi atabileceğini mi sandın? | Open Subtitles | ظننتَ أني رحلت، لذلك ظننتَ أنّه يمكنُك رميي كأنّي شيءٌ غير مهم |
| Geçmişin önemsiz bir kısmının öne çıkarılması, ...benim açımdan elbette. | Open Subtitles | أصبحت نوعاً ما جزء غير مهم من الماضي, بالنسبة لي. |
| önemsiz olman fikrini üzerine alınıyorduysan alınmamalısın, bunu bağrına basmalısın. | Open Subtitles | إن كنت تشعر بالإهانة لفكرة انك تافه بل اعتز بها |
| Hasta görünüyordu. Tüm söylediğim, "İnanıyorum ki bu çok önemsiz bir sorun." | Open Subtitles | إنك تبدو مريضاً ، و كل ما قلته أننى على صقة أنه شئ تافه |
| önemsiz ve hayatı boyunca hiçbirşey olamamış bir adam. | Open Subtitles | تافه بسيط تماماً.. عجوز كان عبارة عن لا شيء طوال حياته. |
| Bir DNA dizisi yapmanın maliyeti önemsiz olacak. | TED | تكلفة القيام بعملية تسلسل الحمض النووي سوف تكون تافهة. |
| Centella'yı önemsiz, basit, yok olsa kimsenin yokluğunu fark etmeyeceği bir ot olarak görebilirsiniz. | TED | قد تعتبرون السنتيلا نبتة تافهة وضارة ولن نفتقدها إذا انقرضت. |
| Kritik meselelerle önemsiz şeyleri öncelik sırasına koymanın önemini de. | Open Subtitles | و أعلم أيضا أهمية تقديم الأمر المصيري على الأمر التافه |
| Aslında, üç sebepten ötürü: hesaplama, uygulama ve sonuncusu, ne yazık ki zamanla en önemsiz hale geleni ilham. | TED | لثلاثة أسباب رئيسية: الحساب، التطبيق، وأخيرا، وللأسف، السبب الأقل أهمية وفقا لما نعطيه له من وقت، هو الإلهام. |
| Size evimi açtım Sizinse tek yaptığınız Bu muhteşem zamanı önemsiz şeylerle mahvetmek. | Open Subtitles | فتحت بيتي لكم وكل ما فعلتموه هو ملأ هذا الموسم البهيج بشكاويكم التافهة. |
| önemsiz biri olunca bile... yirmi iğrenç papelden daha fazla olmalıydı. | Open Subtitles | حتى أنْ يَكُونَ نكرة ولكن حتى كلا أحد فاننى استحق اكثر من تسع دولارت حقيرة |
| Ne kadar önemli veya önemsiz olduğu sorun değil. Kayıpların verdiği acıyla kıyaslanamaz. | Open Subtitles | مهما كان صغيراً أو مهماً مقارنة بمعاناة الخسارة |
| , ne kadar basit ya da önemsiz görünürse görünsün, kaydedilmeli, | Open Subtitles | لا يهم كم بدا ضئيلاً أو تافهاً يجب أن تسجلاه |
| Sadece mutlu, önemli anlarda değil, bunun gibi önemsiz zamanlarda bile. | Open Subtitles | ليس فقط قضاء الاوقات السعيدة لكن فقط اللحظات البسيطة مثل هذهِ |
| Sanırım bunun önemsiz bir konu olduğunu düşünüyorlardı. | TED | اعتقد انهم ظنوا انها قضية ليس ذات اهمية |
| Dünyada her yerde konuşlanmış teleskobumuz olsa idi, yani, tam bir disko topu olsa idi bu çok önemsiz olurdu. | TED | لو توافر لنا تليسكوبات في جميع أنحاء العالم-- -- بمعنى آخر، في جميع أنحاء كرة الديسكو سيكون هذا قليل الأهمية. |
| Ama işin aslı, asıl sır, hepimiz kadınlara cinsel zevklerinin önemsiz olduğunu söylüyoruz. | TED | لكن الواقع هو السر الحقيقي أننا نقول لها أن رغبتها الجنسية لا تهم. |
| Sayın Delege, önemli yada önemsiz kanıtınıza rağmen bu tamamen konu dışıdır. | Open Subtitles | أيها المفوّض, بالرغم مما تظهره أو لا تظهره ادلتك إنها غير هامة |
| Ama benim düşüncem önemsiz senin düşüncen de, çünkü olan bu. | Open Subtitles | لكنّ لا يهمّ ما أؤمن به و لا يهمّ ما تؤمنين به لأن هذا الذي يحدث |
| Bunlar sıcakta ve taşınma oranlarında ki önemsiz değişimler | Open Subtitles | هناك إختلافات طفيفة في . نسب التوصيل ودرجة الحرارة |