| Bir daha yapmayacağıma göre Bay Smith'in övgüyü almasına izin vereceğim. | Open Subtitles | طالما اني لن أقتل مرة أخرى سأدع السيد سميث يأخذ الفضل |
| Nasıl oluyor da, biz çalışıyoruz ama bütün övgüyü o alıyor? | Open Subtitles | كيف يمكن أن نعمل جميعنا و هو يحصل على الفضل كله؟ |
| Tevazuyla övgüyü almayı reddetse de kayıtlarda bütün bu başarılarda katkı sağladığı yazıyor. | Open Subtitles | ,ينفي أخذ الفضل بتواضع البيانات تقول أنه كان هو المسؤول لكل تلك الإنجازات |
| Yapmadigi bir sey için aldigi övgüyü kabul etmesi ne olacak? | Open Subtitles | ماذا عن كل الثناء الذي سيحصل عليه لشيء لم يعمله بنفسه |
| Ve bende bu kompliman ve övgüyü bir şekilde kabul edio aklımın bir kenarına koydum. | TED | وهكذا قبلت نوعا ما الاطراء و المديح ووضعته خارج ذهني. |
| Bütün övgüyü sen al. Her şeyi ben çözünce sıkıcı oluyor. | Open Subtitles | خذ كامل التقدير عن ذلك أشعر بالملل لو قمت بحلها بالكامل |
| Sonunda başarı elde edildi ama o tüm övgüyü kendi üstüne almak istedi. | Open Subtitles | والآن بات النجاح في مُتناول اليد أخيراً، وأراد أن يأخذ كلّ المجد لنفسه. |
| Davayı çözdüğü için tüm övgüyü Lassiter alacak, bize de ödeme yapılmayacak. | Open Subtitles | الآن يَنَالُ ليستير الفضل في حل الجريمة ولايدفُع لنا. |
| Yaptığı işte iyi olan herkes biraz övgüyü ister. | Open Subtitles | اي واحد يريد الفضل بنسب نفسه لذلك فليفعل |
| Deri yüzücüyü yakaladığın için tüm övgüyü senin almana göz mü yumsaydım? | Open Subtitles | وأدعك تنالين الفضل كلّه في القبض على السالخ؟ |
| Bu adam aslında başka birine ait olan övgüyü cesetleri kendi bulmuş gibi göstererek alıyor, | Open Subtitles | الفضل الذي اكتسبه هذا الرجل بعثوره على جثة ينتمي في الواقع لشخص آخر |
| Siz bizim soruşturmamıza destek olun, biz de size istihbarat sağlayalım sonra da tüm övgüyü NCIS alsın. | Open Subtitles | أنت ترعون تحقيقنا, ونحن نمدكم باخباريات الموساد ثم تحصل ان سى اى اس على الفضل |
| Teşekkür ederim. Tüm övgüyü ekibim hak etti aslında. | Open Subtitles | شكراً لك، يجب أن أعطي كامل الفضل لموظفيّ. |
| Nasıl yaptığımı bilmiyorum ama övgüyü kabul edeceğim. | Open Subtitles | لا أعلم كيف فعلتُ ذلك، لكن الفضل سيعود إليّ |
| Bak, keşke bütün övgüyü üzerime alabilseydim ama bunu babanın yardımı olmadan yapamazdım. | Open Subtitles | أنصتي أتمني لو أنال كل الفضل لكن بأمانة , ما كنت لأفعلها بدون مساعدة والدكِ |
| Bu pislikler sabaha kapıyı kırıp bütün övgüyü toplar. | Open Subtitles | ستنهار هذه الأحجار عند حلول الصباح، فتستأثرون بكل الثناء |
| Yöneticiliğin ilk kuralı: övgüyü her zaman sen al. | Open Subtitles | أولى خطوات الإدارة دائماً احصل أنت على الثناء |
| Bence iyi bir şey yaptım, ama övgüyü sen aldın. | Open Subtitles | أعتقد بأني عملت شيئاً جيّد وأنت أخذت كل المديح |
| Bu arada etrafta dolaşan kostümlü salaklar yolumuza çıkıyor ve tüm övgüyü topluyorlar. | Open Subtitles | وفي أثناء ذلك، لدينا أصحاب الأزياء بيننا يعيقون عملنا، ويتلقون التقدير. |
| Bütün angarya işleri biz yaparken bütün övgüyü sen mi alacaksın. | Open Subtitles | ماذا؟ أنت تحصل على المجد و نحن نحصل على الأعمال الورقية |
| Hayır sen övgü istiyorsun ve bunu yapmadan önce istiyorsun ve yine de yapmıyorsun ama hala övgüyü alabiliyorsun. | Open Subtitles | كلّا، لقد أردت الإمتنان وقد سلبته قبل أن تفعلها، ومن ثمّ، لم تفعلها، ولكن لا زلت تتوسّل لأخذ الإمتنان. |
| O boşaltmayı biz yapmalıydık. Ama sonra HPD baskın yaptı ve övgüyü o topladı. | Open Subtitles | من المفتروض إنّ يكون لها نصيباً من ذلك لكن الشرطة قبضت على الكل، أخذت الإئتمان |