| O da bir şey mi? Onlar ülkeleri ele geçirdiler. | Open Subtitles | ذلك لاشيء مقارنة بهم , هم سيطروا على كامل البلدان |
| Size garanti ederim ki, 5 yıl sonra kimse bu ülkeleri hatırlamayacak. | Open Subtitles | إني أكفل أنه في غضون خمس سنوات لن يشعر أحد بهذه البلدان |
| Bağımsızlıklarını aldıktan sonra bazı Avrupa ülkeleri eski birimlere döndü. | TED | رجعت بعض الدول الأوروبية للنظام القديم فور حصولها على الاستقلال. |
| Kore dünyanın gelişmiş ülkeleri arasına katıldığı için olası terörist faaliyetlere hazırlıklı olmalıyız. | Open Subtitles | لقد إنضمت كويا إلى صفوف الدول المتقدمة لذلك وجب الإهتمام بالنشاطات الإرهابية المحتملة |
| OECD ülkeleri -- yüksek gelirli ülkeler -- iklim değişikliklerine neden olanlar onlardı. | TED | دول الOECD --الدول ذات الدخل المرتفع -- هم من تسببوا في تغيرات المناخ. |
| Şimdi zirvedeki 10 hakkında farkedeceğiniz bir diğer şey, Yeni Zelanda hariç hepsinin Batı Avrupa ülkeleri olması. | TED | وما ستلاحظه في العشرة الأوائل معظمهم، باستثناء نيوزيلندا، دول من أوروبا الغربية. |
| İzlandalıları incitti ülkeleri için yetersiz diyerek çünkü bowling salonları yoktu. | Open Subtitles | لقد اهان الآيسلنديين لنعته بلادهم بانها غير مؤهلة لانهم لا يملكون ممرا للبولينج |
| Bir düzine oğlum olsaydı bir tanesinin miskince yiyip içip zevk ve sefa içinde yaşamasındansa hepsinin ülkeleri için mertçe ölmesini tercih ederdim. | Open Subtitles | لو كان لدى دزينة من الأولاد لفضلت أن يموت إحدى عشر يدافعون عن وطنهم عن ولد واحد بعيد عن المخاطر |
| Oldukça ileri düzey bir harita ve trahom problemi yaşayan ülkeleri gösteriyor. | TED | الآن، هذه خريطة عامة تريكم ما هي البلدان التي كانت تعاني من مشكل التراخوما. |
| Bu ülkeleri bağımsızlıklarını kazandıkları yıllara döndürelim. ki bunlar yaklaşık olarak -- 71, 72 -- Yaşanan gelişme oldukça hayret verici. | TED | إن رجعت بهذه البلدان إلى سنوات استقلالها، والذي هو تقريبا نفس العام -- 1971 و1972 -- التطور الذي حصل مدهش للغاية. |
| Şimdi size başka ülkeleri bu iki ölçüte göre göstereceğim. | TED | سوف أعرض الآن البلدان الأخرى لكم بهذين المقياسين |
| Tüm ülkeleri bir araya getirdiğimizde sonuç bu. | TED | حين نجمع البلدان كلها مع بعض، هذا ما نحصل عليه. |
| Rusların 2007'de Kuzey Kutbu'ndaki tartışmalı deniz yatağında hak iddia etmek için yaptığı girişim rakip ülkeleri çok kızdırdı. | Open Subtitles | هذه المحاولة الجريئة من الروس لإنتزاع أحقية قعر البحر في القطب الشمالي سنة 2007 أشعلت الحقد بين الدول المتنافسة |
| Son ekonomik çöküşünün dramatik yankıları gelişmekte olan ülkeleri etkilemedi. | Open Subtitles | التداعيات الدرامية للأحداث المالية الأخيرة لم تبتعد عن الدول النامية |
| Ya da golf oynamayı bilmeyen 3. dünya ülkeleri liderlerine. | Open Subtitles | لتعطي الولايات المتحدة ميزة في مفاوضات مجموعة الدول الصناعية الثمانية. |
| ülkeleri tanımlama şekillerimiz aslında egemen devletçilik anlayışının çeşitli varyasyonları, yalnızca 400 sene önce moda olmuş bir düşünce. | TED | ما نطلق عليها دول هي في الواقع تعبيرات مختلفة من دولة ذات سيادة، الفكره التي أصبحت موضة منذ 400 سنة فقط. |
| Bunu Ukrayna'da, Baltık ülkeleri ve Orta Doğu'da görebilirsiniz ama Amerikalılarla beraber değil. | TED | ترون ذلك في أوكرانيا، في دول البلطيق، في الشرق الأوسط، لكن ليس بالشراكة مع الأمريكان. |
| İskandinav ülkeleri bu konuda harika durumda çünkü küçük, homojen ülke olmanın mirasına sahipler. | TED | الدول الإسكندنافية هي رائعة جدًا لأن لديهم هذا الإرث لكونهم دول صغيرة ومتجانسة. |
| O adamlar ülkeleri için öldü, ve onlara adam gibi bir askeri cenaze töreni bile yapılmadı. | Open Subtitles | مات هؤلاء الجنود من أجل بلادهم ولم يدفنوا عسكرياً حتى |
| Gönül isterdi ki, o Kongre üyeleri oylarını kendi siyasi gelecekleri için değil ülkeleri adına doğru olduğuna inandıkları şey için kullansın. | Open Subtitles | أتمنى لو أن هؤلاء الأعضاء سيدلون بأصواتهم ليس في مصلحة تقدمهم السياسي. بل من أجل ما يؤمنون أنه الفعل الصحيح لصالح وطنهم. |
| Şimdi, bu çok istisnai bir durum çünkü, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, şunu bulduk; insanların ülkeleri zenginleştikçe kendilerini daha iyi hissediyorlar. | TED | الآن هذا غير مألوف جدا، لأنه على مستوى العالم نجد أنه ومن غير المفاجئ، يشعر الناس بتحسن عندما يصبح بلدهم أغنى. |
| Elimizde babanızın geçen yıl Müslüman ülkeleri dolaştığına dair belgeler var. | Open Subtitles | طبقا لسجلاتنا، والدك قام بزيارة عدة بلدان اسلاميّة في السنوات الأخيرة. |
| Endüstriyi devam ettirmek için az veya hiç kalmayan nüfusla birlikte Asya üzerindeki üçüncü dünya ülkeleri de... | Open Subtitles | بنسبة ضئيلة أو معدومة السكّان متبقيّة للحفاظ على الصناعة ثمة دولٍ من العالم الثالث ... فيجميعأنحاءآسيا |
| Doğu Avrupa, Asya, üçüncü dünya ülkeleri. | Open Subtitles | أوروبا الشرقية، آسيا، وبلدان العالم الثالث |
| Ama sonunda, ülkeleri ya da bayrakları için değil.... birbirleri için savaştılar. | Open Subtitles | لكن في النهاية كلهم قاتلوا ليس لبلادهم أو لعلمهم. لقد كافحوا من أجل بعضهم البعض... |
| Nihayetinde geri döneceklerinden eminim çünkü ülkeleri için bir şeyler yapmaktan gurur duyarlar. | Open Subtitles | انا متأكد بأنهم سيعودن بالنهاية بسبب لانهم يودون فعل شيء ما لبلدهم |
| Bazıları ise sınırı geçip kendi ülkeleri dışında sığınacak bir yer arayışındalar. | TED | بينما عبر آخرون الحدود باحثين عن مأوى خارج بلدانهم. |
| Bu ülke, onların ülkeleri, kanun dışı yönetiliyor. | Open Subtitles | أن هذه الأمة, أمتهم مقر وكالة الاستخبارات المركزية, فيرجينيا غاضبة |
| sırayla ,serbest ticaretin formu olan serbest pazar kapitalizmi dünyayı mahkum etmek ve ülkeleri yönetmek için borcu kullanıyor. | Open Subtitles | بدورها ، رأسمالية السوق الحرة الممثّلةً بالتجارة الحرة, تستعمل الدَيـْـن لسَجْن العالمِ والإحتيالِ على البلدانِ لجرِّها |