| Çünkü bu büyüklükte bir yıldızın demirden daha ağır elementler üretmesine yetecek sıcaklığı yoktur. | Open Subtitles | ببساطة لا يوجد طاقة كافية بالشمس لإنتاج عناصر أثقـل من الحديد |
| kendi yumurtalarını üretmesine imkan sağlamak için rahimin yeterince yakınına yumurtalık dokusu nakili yapabilecek birisine. | Open Subtitles | شخص ما يستطيع زراعة أنسجة دم في جدار المبيض بما فية الكفاية لتجهيز الدم في الرحم لإنتاج بيضها الخاص |
| Hank'in vücudunun fazladan alyuvar üretmesine neden olan nadir bir hormon. | Open Subtitles | اختلاق نادر هو السبب فى جسد هانك لإنتاج المزيد من خلايا الدم الحمراء. |
| Yıldızlar ilk doğduklarında, oldukça hızlı dönerler ve durum manyetik alan üretmesine gerçekten yardım eder. | Open Subtitles | عندما تولد النجوم، تدور بسرعة وهذا يساعد بتوليد الحقول المغناطيسية أيضًا |
| Belki de mevkisine ve bu davaya karşı olan ilgisi sahte anılar üretmesine yol açmıştır. | Open Subtitles | ربما تعاطفه مع الرتبة والملف قام بتوليد ذكرياته الكاذبة. |
| Her günün sonunda hayatta kalanlardan az bir miktarının yeni nesiller üretmesine izin verdi. | Open Subtitles | في نهاية كُل يوم يسمح لعينة صغيرة من الناجين الاستمرار في انتاج أجيال جديدة. |
| Sadece Rathenau'nun barut üretmesine yardım ediyor. | Open Subtitles | انه يساعد راثنيو في انتاج البارود |