| Onlar gittikten sonra, baban bayağı bir üzülmüştü. Bana seni çağırmamı söyledi. | Open Subtitles | بعد أن غادروا, "أبي" كان منزعجاً طلب مني أن أرسل لك |
| Ve tamamıyla utanç vericiydi, ama sonraki gün çok üzülmüştü işte, utanmıştı. | Open Subtitles | لقد كان أمراً محرجاً ولكن... لقد كان منزعجاً جداً في اليوم التالي تعلمين, كان حزيناً |
| Lance yakaladığında ne kadar üzülmüştü, unuttun mu? | Open Subtitles | تتذكرين كم كان الأمر صعبا عليه حين تم القبض على لانـــــس |
| Lance yakaladığında ne kadar üzülmüştü, unuttun mu? | Open Subtitles | تتذكرين كم كان الأمر صعبا عليه حين تم القبض على لانـــــس |
| Çok sevinecek. Kaybolduğuna çok üzülmüştü. | Open Subtitles | ستسر كثيرا، كانت متضايقة من فقدانها. |
| Doğrusu, Marigold'u tekrar gördüğüne üzülmüştü. | Open Subtitles | بصراحة، كانت متضايقة جداً لرؤية (ماري غولد) مجدداً |
| Görünüşe göre üzülmüştü çünkü ben oğlunun kalp atışını ilk defa duyan biri gibi değil bir doktor gibi düşünüyordum. | Open Subtitles | ترى، إتضح أنها كانت مستاءة لأني كنت أفكر كطبيب وليس كرجل يسمع دقات قلب طفله |
| Robbie için istasyonda yaptıklarından daha çok üzülmüştü. | Open Subtitles | لم يحزن على روبي بقدر ما حزن على البقعه التى لوثت زيه |
| Evet, çok üzülmüştü. | Open Subtitles | -بلى, كان منزعجاً . |
| Gwen çok üzülmüştü. | Open Subtitles | و(جوين) كانت متضايقة حقا ً |
| üzülmüştü ve sonra nefes alamadı. | Open Subtitles | هي كانت مستاءة, وبعدها لم تستطع التنفس |
| -Ve? -O zaman üzülmüştü. | Open Subtitles | -هل ظننتي أن زوجتي كانت مستاءة ؟ |
| Bu duruma, Meriel'den daha fazla üzülmüştü. | Open Subtitles | لقد حزن بسبب ذلك أكثر مما حزن على ميريل |