| Fransızlar hepinizi salıvermeyi kabul etti. Bir daha buraya ayak basmamanız şartıyla. | Open Subtitles | وافقت الحكومة الفرنسية على إطلاق سراحكم بشرط أن لا يعود أحد منكم |
| Bu uygulamayı yüklemem şartıyla kabul etti. Annem beni delirtiyor, bak. | Open Subtitles | حصلت عليه بشرط أن أُثبِت هذا التطبيق والدتي تقودُني للجنون, أُنظرن |
| Zaten biliyorsun, onun iyi bir şoför olduğunu kabul etmen şartıyla, seni her zaman affeder. | Open Subtitles | ولكنك تعرف, أنه يغفر لك أي شيء بشرط أن تعترف السائق الأفضل |
| Suçlamalarını geri çekmesi için ikna ettim, şehri terk etmen şartıyla. | Open Subtitles | لقد اقنعته بأن يتنازل عن اتهامه لك على شرط مغادرتك المدينة |
| Hemen on bin dolar, önümüzdeki iki yıl içinde de on bin dolar daha... eyalet sınırları dışında kalman şartıyla. | Open Subtitles | عشرة الاف دولار الآن و 10 ألاف أخرى خلال العامين القادمين بشرط أن تبقى خارج الولاية |
| Bu yüzden Brian'ın kısırlaştırılması şartıyla velayeti almasını onaylıyorum. | Open Subtitles | ولذلك أمنح براين حق الرعاية بشرط أن يصبح عقيماً أولاً |
| Ülkem sizinkilerin Ali'nin dairesini basmasına izin verdi, benim bu soruşturmaya dahil olmam şartıyla. | Open Subtitles | بلادى سمحت لاعوانك بمهاجمة شقة علي بشرط اشتراكى معكم بالتحقيق |
| Tamam ama onu gezdirmeye çıkarman şartıyla. | Open Subtitles | حسنا تومي بشرط واحد أن تأخذ تومي خارجا للتنزه |
| -Sadece herşeyi benim ödemem şartıyla. -Anlaştık. | Open Subtitles | ولكن بشرط واحد وهو أن أتحمل تكاليف العشاء بالكامل |
| Yalnızca, herşeyi benim ödemem şartıyla. | Open Subtitles | ولكن بشرط واحد وهو أن أتحمل تكاليف العشاء بالكامل |
| Bana dokunulmazlık teklif ediyor ama babamı ele vermem şartıyla. | Open Subtitles | أجل, إنه يلمّح إنه سيمنحني الحصانة لكن بشرط واحد و هو ان أبلّغ عن أبي |
| İsminin gizli tutulması şartıyla konuşan bir uzman şunu söyledi: Bunun bir APU kasası olma ihtimali yok. | Open Subtitles | أحد الخبراء تكلم بشرط السرية قال: لا يمكن بأى حال أن تكون تلك عجلة وحدة القوى الاحتياطية |
| Bu sana vereceğim son para ve borcu bana ödemediğin takdirde, önceki borçlar ve faizleriyle birlikte ikiye hatta üçe katlanmış olarak alacağım şartıyla veriyorum. | Open Subtitles | لقد وافقت على القرض بشرط أن تعيد دفع كل لي شئ و أن يكون إستثماري تضاعف مرتين أو حتى ثلاث |
| Papa bize askeri destek sağlamakta kararlı olduğunu söyledi ancak bildiğiniz gibi kilisemizin kendisine tabii olması şartıyla. | Open Subtitles | والبابا يقول أنه عازم على مساعدتنا. ولكن كما تعلم بشرط واحد,ألا وهو توحيد الكنائس.. |
| Papa bize askeri destek sağlamakta kararlı olduğunu söyledi ancak bildiğiniz gibi kilisemizin kendisine tabii olması şartıyla. | Open Subtitles | والبابا يقول أنه عازم على مساعدتنا. ولكن كما تعلم بشرط واحد,ألا وهو توحيد الكنائس.. |
| Senden istediğim yalnızca küçük bir konuşma, başka birşey değil, yemin ederim. Çıkmaya çalışacağım ama.. beklentilerini azaltman şartıyla. | Open Subtitles | لستُ اطلب أكثر من محادثة صغيرة، أقسم. سأحاول المجيء بشرط بأن تغسل يدك من التوقعات. |
| Savcılık da temyize gitmememiz şartıyla kabul etti. | Open Subtitles | وافق الإدعاء بشرط ألا نقوم بطلبِ استئناف. |
| Fakat, Spartacus adlı kölenin... cesedini veya canlı olarak kendisini... teşhis etmeniz şartıyla korkunç çarmıha germe cezası uygulanmayacak. | Open Subtitles | لكن العقاب الرهيب ألا وهو الصلب قد تحدد على شرط وحيد وهو التعرف على جثة |
| Ancak, nakil talebinde bulunman şartıyla, yaptığını resmi olarak görmezden geleceğim. | Open Subtitles | مع ذلك.فأنا قد إخترت أن أتجاهله رسمياً على شرط أن تطلب أن يتم نقلك |
| Sana geçici bir çift vereceğim bir daha gelmemen şartıyla. | Open Subtitles | سأعطيك زوج مؤقت على شرط الا تعود مرة ثانية |
| "Bir milyon Amerikan doları, iade edilmemek şartıyla..." | Open Subtitles | الى الانسان الطائر هل تحب ان تجمع ريشا اكثر ؟ مليون دولار امريكي |
| Tekrar başlamasına izin vermem şartıyla bana Mustang aldı ben de onu çarptım. | Open Subtitles | اشترى لى عصفوراً برياً شريطة أن أراوده ثانية لذا فقد صددته |