| İlk karşılaştığımızda önemli bir şey yapmak için tek bir sebebin olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | عندما تقابلنا لأول مرّة، قلت لي أن هناك سبب واحد لفعل شيء هام. |
| Bu gece çılgınca bir şey yapmak için güzel bir bahanen var gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو هذا وكأنهُ عذر جيد لفعل شيء مدهش حالاً و الليلة |
| Bu olduğunda da... ..bir şey yapmak için hazır olmalısın. | Open Subtitles | وحين يحدث .. يجب أن تكون مستعداً لفعل شيء |
| Shannon, çok önemli bir şey yapmak için hazır olmalısın. | Open Subtitles | شانون, يجب أن تكونى مستعدة لفعل شيئ هام للغاية, حسنا؟ |
| Bu yüzden, bunun, iyi bir şey yapmak için son fırsatlarından biri olduğunu bilmiyor ve asla bilmeyecek. | Open Subtitles | انها آخر فرصه لها لفعل شيئ طيب |
| Bir şey yapmak için yeteri kadar cesur olduğumu sanmıyorum. | Open Subtitles | ليس لدى الشجاعه لفعل شيئاً حيال هذا |
| Bir keresinde benzin istasyonundaki adam saçımla yaramazca bir şey yapmak için bana 500 dolar teklif etti. | Open Subtitles | شخص ما في محطة الوقود عرض علي 500 دولار لأفعل شيء بذيء بشعري |
| Çimin ters tarafına yollanmadan önce kayda değer bir şey yapmak için son şansım olarak görüyorum durumu. | Open Subtitles | كما أرى الأمر هذه فرصتي الأخيرة لفعل شيء قبل أن أتجه للجانب الخاطئ من العشب |
| Bak o kötü bir şey yapmak için yola çıkmadı, ...sanki öyleymiş gibi davranma. | Open Subtitles | أنظر , هو لم يخطط لفعل شيء سيء ولا تجعل الأمر يبدو وكأنه قصد. |
| - Tabii delice bir şey yapmak için mantıklı karar vermezsem. | Open Subtitles | ما لم، أتخذ قرار منطقي لفعل شيء مجنون. |
| İnsanların bir şey yapmak için gerçek bir nedenleri olduğu mu? | Open Subtitles | ذلك أنّ الناس لديهم سبب حقيقي لفعل شيء. |
| Davetiyeleri gönderen her kimse, bu kadınları bana bir şey yapmak için kullanıyor, buna da eminim. | Open Subtitles | \u200fأياً كان من أرسل الدعوات \u200fفهو يستخدم النساء لفعل شيء بي \u200fأنا واثق بذلك |
| Önemli bir şey yapmak için size fırsat. | Open Subtitles | إنها فرصة لفعل شيء مهم |
| Bir şey yapmak için en fikrin bu mu? | Open Subtitles | هذه فكرتك لفعل شيء? |
| Onlar çok akıllı, bir şey yapmak için buradayım. | Open Subtitles | لكنني هنا لفعل شيء |
| Zora bu senin fırsat anın. Lütfen bunu gerçek bir şey yapmak için kullan. | Open Subtitles | (زورا)، هذه اللحظة هي فرصتك أرجوك استخدميها لفعل شيء حقيقي |
| Ya herhangi bir şey yapmak için dönmediyse? | Open Subtitles | ماذا اذا لم تأتي لفعل شيئ ؟ |
| Bir şey yapmak için yeteri kadar cesur olduğumu sanmıyorum. | Open Subtitles | ليس لدى الشجاعه لفعل شيئاً حيال هذا |
| Buraki herkes gibi, ben de asla tanımadığım ailemden koparıldım ve tek şey yapmak için yetiştirildim. | Open Subtitles | مثلهم الجميع تم اخذي من عائلتي وتربيت لأفعل شيء واحد |