| Sonra kamyonette seni gördüm ve bana sarılıp her şeyin düzeleceğini söyledin. | Open Subtitles | ثم رأيتك بالشاحنة وضممتني بذراعيك وقلت أن كل شيء سيكون بخير |
| Rüyamda bana geliyordun, bana sıkıca sarılıyordun, ve her şeyin düzeleceğini fısıldıyordun. | Open Subtitles | وحضتنتني بذراعيك, وهمست بأذني أن كل شيء سيكون بخير أن كل الأمور ستكون على أتم وجه |
| Onu her yerde takip edip yoluna çıkarak mı yoksa ona her şeyin düzeleceğini söyleyip teselli ederek mi? | Open Subtitles | صنع مشاكل بإتباعه ؟ أو إستمر بإخباره وكل شيء سيكون بخير مواساته هكذا ؟ |
| Babam ilk hastalandığında her şeyin düzeleceğini düşündüm bunu atlatacaktı. | Open Subtitles | عندما مرض أبي لأول مرة ظننت بأن كل شئ سيكون بخير سوف يتخطاها |
| Bana her şeyin düzeleceğini söyleyip duruyorsun. | Open Subtitles | أنتي تستمرين بإخباري أن كل شئ سيكون بخير |
| Lütfen, yalvarırım... Ah, lütfen beni bırakmayın. Lütfen bana sarılıp her şeyin düzeleceğini söyleyin. | Open Subtitles | لا تبعدني عنك، إجعلني قريبة منك و إخبرني أن كل شيء سيكون بخير |
| Oyuncağı verirsek, her şeyin düzeleceğini söyledi. | Open Subtitles | وفقاً له نرجعها وكل شيء سيكون بخير |
| Her şeyin düzeleceğini bilmeni istedim. | Open Subtitles | أن تعرِفِ أن كُل شيء سيكون بخير |
| Yüce İsa'nın kalbime dolmasına izin verirsem her şeyin düzeleceğini söylüyorlar. | Open Subtitles | "... يُخبرونني أن كل شيء سيكون بخير حال" "إذا صدقتُ بالمسيح بقلبي" |
| Her şeyin düzeleceğini mi? | Open Subtitles | أن كل شيء سيكون بخير ؟ |
| Matty'nin bana böyle mesaj atabileceğini ve her şeyin düzeleceğini düşünmesine inanamıyorum. | Open Subtitles | لا أصدق أن (ماتي) يعتقد أن بإمكانه مراسلتي هكذا وكل شيء سيكون بخير. |
| Her şeyin düzeleceğini bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | أردتك أن تعرفى أن كل شئ سيكون بخير |