| Yine aynı adam, Warren Komisyonunda Oswald'ı... şiddete eğilimli olmakla suçladı ve tüfekle bağlantılandırdı. | Open Subtitles | هذا هو نفس الرجل فى النهاية المسمى أوزوالد الذى وصفته لجنة وارين كرجل يتجه للعنف وربط بينه وبين البندقية |
| Onlar da birbirlerine bağlı ve bizim şüpheliler gibi göçebeler ama genelde şiddete eğilimli değiller. | Open Subtitles | انهم منطوون و مهاجرين كالجناة الذين نلاحقهم لكن عادة لا يميلون للعنف |
| O şiddete eğilimli biri değildir. | Open Subtitles | انه ليس شخصا عنيفا. |
| İkincisi şiddete eğilimli olsaydı yıllar önce seni parçalarına ayırıp çöpe atardı. | Open Subtitles | ان كانت الزوجة موافقة على العنف لكنت مبعثرا في حاويات القمامة منذ سنوات |
| İmkansız. Kyle şiddete eğilimli biri değildir. | Open Subtitles | هذا مستحيل كايل) غير قادر على العنف) |
| - Yani? Agresif, rekabetçi ve şiddete eğilimli. | Open Subtitles | عدواني، ومتنافس ويميل إلى العنف. |
| Savcılık hepsinin şiddete eğilimli insanlar olduğunu mu düşünüyor? | Open Subtitles | المدعي العام يفترض ان كلهم لديهم ميول للعنف |
| En son adam öldürdüğünden beri uzun süre mi geçti yoksa doğal olarak şiddete eğilimli miydin? | Open Subtitles | أكان هذا حقًا وقتًا طويل لآخر من قتلته أو ميلك الطبيعي للعنف ؟ |
| şiddete eğilimli olduğunu düşünmüştüm. | Open Subtitles | عندها عرفت ... ان لديك تاريخ في الميل للعنف |
| Orası şiddete eğilimli bir bölge. | Open Subtitles | تلك المنطقة معرضة للعنف |
| - Ayrıca agresif, rekabetçi ve şiddete eğilimli. | Open Subtitles | وهو أيضاً عدواني ومتنافس ويميل إلى العنف! |