| O zaman cesedi neden öldürdüğünü söylediğini açıklamak zorunda kalacaksın. | Open Subtitles | ..بعدئذ, يجب عليك أن تشرح لماذا كذبت عليهم بشأن الجثة؟ |
| Aaron depolama beyannamesi hakkındaki her şeyi ve Abram Terger adlı... iki odanın nasıl olduğunu açıklamak zorunda kaldı. | Open Subtitles | وسيكون على آرون أن يفسر كل ما يتعلق بفاتورة التخزين وكيف أظهرت غرفتان تحت اسم أبرام تيرجر |
| Hiçbir şey açıklamak zorunda değilim. Hayatta olduğun için şükret. | Open Subtitles | ليس علي أن أشرح أى شيء لك فقط كن سعيدا أنك لاتزال على قيد الحياة |
| Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | سيدي، سيدي، ليس عليك تفسير كل شيء لي |
| - açıklamak zorunda değilsin. - Hayır, o bana çarptı. | Open Subtitles | ليس عليك ان تشرح لا هى من فعلت ذلك |
| Tatlım, bana sebebini açıklamak zorunda değilsin. Ama hikayeni iyi kur ki, | Open Subtitles | عزيزي، ليس عليك شرح نفسك إليّ. |
| Aksi halde tatlarının neden berbat olduğunu ona kendin açıklamak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | وإلاّ سيتوجب عليكِ أن تفسري لها لِما لايزال طعمهنّ سيئ جدًا |
| Aslında, sana kendimi açıklamak zorunda değilim. | Open Subtitles | لأن الهندي الذي كان يعمل لحسابه... أتدرين أمراً؟ ليس علي تفسير نفسي إليك |
| - açıklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | -لا يتوجب عليك التبرير |
| Hiçbir şey açıklamak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | كلا ، سيدتي ، لست مضطرة لشرح آي شيء |
| Sevgilisi sen değildin, ailesine açıklamak zorunda kalan da sen değildin. | Open Subtitles | أنت لم تحبها ولم يتوجب عليك أن تشرح لأسرتها |
| açıklamak zorunda kalıyorsan, espri iyi değildir, amirim. | Open Subtitles | إذا كان يجب عليك أن تشرح اللقب فهو ليس جيداً أيها الرئيس |
| Sorun değil. Neden geldiğini açıklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا مشكله, ليس عليك أن تشرح لم أنت هنا |
| Ama şimdi masada niye tek başına oturduğunu açıklamak zorunda kalacak. | Open Subtitles | لكن عليه الآن أن يفسر سبب جلوسه على الطاولة لوحدة, |
| Ama şimdi masada niye tek başına oturduğunu açıklamak zorunda kalacak. | Open Subtitles | لكن عليه الآن أن يفسر سبب جلوسه على الطاولة لوحدة, |
| Amerika'ya, Heidi Klum'un neden Seal'dan ayrıldığını açıklamak zorunda kalmıştım. | Open Subtitles | كان علي أن أشرح لماذا أمريكا كسر هايدي كلوم مع الختم. |
| Amanda, bana hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أماندا لا يجب عليك تفسير كل شئ لي |
| açıklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليك ان تشرح ذلك |
| Kısa bir Rönesans gösterisi. Herşeyi açıklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | إختصار لمهرجان "عصر النهضة" لا يجب عليك شرح كل شيء |
| Bilirsin, bana ne çektiğini açıklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | هل تعرفين أنه ليس عليكِ أن تفسري لي ما تشعرين به؟ ! أنا أفهم شعوركِ تماماً. |
| Sana tek bir şey açıklamak zorunda değilim. | Open Subtitles | ليس علي تفسير أي شيء لك |
| - açıklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | -لا يتوجب عليك التبرير |
| Evet kimseye bir şey açıklamak zorunda olmadığımı biliyorum. | Open Subtitles | أنا لست مضطرة لشرح أي شيء لأيا كان . |
| Vali döndüğü zaman ona konseyindeki en etkin ismin düşmanla beraber komplo kurduğu için devreye girdiğimiz açıklamak zorunda kalırsam bu açıklamayı güle oynaya yaparım. | Open Subtitles | عندما يعود الحاكم يجب أن أوضح إليه ما إكتشفته أن العضو أكثر تأثيراً في مجلسه |
| Sana hiçbir şey açıklamak zorunda değilim hem. Ben yetişkin biriyim. | Open Subtitles | أنا لم أتي لهنا لكي أشرح لك أنا محطم |
| Bana bir şey açıklamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لستُ مجبرًا على تفسير أي شئ لى |
| Kimseye hiçbir şey açıklamak zorunda değilim. | Open Subtitles | ليس من الضروري عليّ أن أوضح أي شئ إلى أي شخص |
| Prosedür ya da herhangi bir şey açıklamak zorunda değilsiniz. | Open Subtitles | ليس عليك توضيح أي من الإجراءاتِ أو اي شيء. |