| Pencereyi de ört. O kuş başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | وأغلقي النافذة ذلك الطائر يصيبني بالصداع |
| Filmlerden hoşlanmıyorum. Başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | لا أحب الأفلام, فهي تجعلني أشعر بالصداع. |
| Ama şimdi çok beyaz oldu, başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | لقد أصبحت شديدة البياض حتى أنها تصيبني بالصداع |
| Ama bu kravatlı adam onların biraz başını ağrıtıyor. | Open Subtitles | لكن صاحب ربطات العنق تسبب لهم فى بعض الصداع |
| Kelimeler başımı ağrıtıyor. Oturup yorum yapmak zorundayım ama adil olmayacağımı biliyorum. | Open Subtitles | وينتابنى الصداع, ثم مطلوب منّى أن أُبدى رأيى وهذا ظلم للمؤلفين |
| Bütün o silahlı çatışmalar ve at üzerinde kovalamacalar doğrusu başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | كُل تلك الأسلحة إطلاق الرصاص والركض على ظهور الجياد كل ذلك يصيبنى بصداع مخيف إنها أعمال لا تليق بالسادة |
| Kes konuşmayı. Ağzından çıkanlar başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | توقّفي عن السرد، فكلماتك تصيبني بالصداع. |
| Sakın zaman yolculuğunu açıklamaya çalışma. Hiç anlamadım, ve her seferinde başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | لا تحاولوا تفسير السفر عبر الزمن، إنّه غير منطقي ويصيبني بالصداع دوماً. |
| Tam sayılar başımı ağrıtıyor. Mhmm. Tatlım... | Open Subtitles | المستطيل يصيني بالصداع عزيزتي كنت فقط أتسأل |
| Bu düşündüğüm gibi değil. Bu şekilde görmek başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | لم أتصور الأمر هكذا، أشعر بالصداع لرؤيتها |
| Bütün medeniyetlerin şiddetle doğduğunu söyle. İnsanlar başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | قل إن الحضارات كافة وليدة العنف، الناس تبليني بالصداع. |
| Bu iş benim de başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | هذه المهنة تصيبني أنا أيضا بالصداع |
| Bunu düşünmek bile başımın ağrıtıyor. | Open Subtitles | التفكير بذلك يجعل رأسي يصاب بالصداع |
| Ne? Bu dayanılmaz gürültü başımı ağrıtıyor! | Open Subtitles | ماذا ؟ إنها تمثل ضوضاء واشعرتنى بالصداع |
| Bu mistik sohbeti burada kesiyorum. Fazla estetik başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | سأحضى بهذه الحوارات الغامضة لاحقاً التكلم بخصوص الجمال يسبب لي الصداع |
| - Ne demek boş ver? - Başımı ağrıtıyor! - Bunları unutamazsınız! | Open Subtitles | ماذا تعني انسى ذلك,لا يمكنك انه يسبب لي الصداع |
| Şu eski, lanet araba yine başımı ağrıtıyor! | Open Subtitles | هذه السيارة اللعينه تجلب لي الصداع مرةٌ أخرى |
| Ama duvar kağıdını kaldırın. Başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | ولكن تخلصو من ورق الحائط فهو يجلب لى الصداع |
| Çünkü beyaz şarap istiyorsun, beyaz şarap senin başını ağrıtıyor. | Open Subtitles | لأنك تطلبين النبيض الأبيض وهذا يجلب لك الصداع |
| Bütün o silahlı çatışmalar ve at üzerinde kovalamacalar doğrusu başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | كُل تلك الأسلحة إطلاق الرصاص والركض على ظهور الجياد كل ذلك يصيبنى بصداع مخيف إنها أعمال لا تليق بالسادة |
| Bu şey başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | -هذا الأمر يصيبني بصداع -نعم لا تخبرني عن هذا |
| Film fena değildir, 3D başımı ağrıtıyor. | Open Subtitles | الفيلم كان جيداً لكن العرض الثلاي الابعاد سبب لي صداعاً |