| O kadar acelesi vardı ki durdurmak için birkaç kurşun harcadık. | Open Subtitles | لقد كان فى عجلة من أمره ولم يأخذ منا مجهودا لأيقافه |
| Evet ama bu adamın olay yerinden kaçmak için acelesi yok. | Open Subtitles | نعم, ولكن هذا الرجل ليس في عجلة للهرب من مسرح الجريمة |
| Bir elbise, ama acelesi yok. Birkaç gün sonra almaya gelirim. | Open Subtitles | انه فستان ولكننى سأعود من اجله بعد عدة ايام فلا داعى للعجلة |
| Zanlının ya acelesi vardı ya da onları ayırmak için vakit kaybetmedi. | Open Subtitles | الجانية كانت مستعجلة أو لم تبذل جهدا في نشرهم كما فعلت سابقا |
| Bagajı yokmuş. acelesi varmış belli ki. | Open Subtitles | بدون حقائب الرجل مستعجل للذهاب إلى مكان ما |
| Evet dün geçti. Durdurmaya çalıştım fakat acelesi var gibiydi. | Open Subtitles | أجل، رأيته البارحة حاولت أن أستخدمه لكنه كان مستعجلاً |
| Rahul, sen hala bana söylemedin ama bence ikinizden birinin acelesi var. | Open Subtitles | 58,990 راهول، أنت ايضاً لم تخبرني أنتما الإثنان كاللصوص كيف لي ان اعلم اذا بأنك بهذه العجلة للزواج ؟ |
| Lord Benton'ın acelesi var gibi... ve yoluna çıkan ben olmayacağım, Mule. | Open Subtitles | لورد بينتون على عجلة من أمره ولن أكون من يأخره يا مويل |
| "Şunu paketle lütfen. Bayanın acelesi var." | Open Subtitles | غلفى هذة , رجاءً السيدة فى عجلة من أمرها |
| Bayan Moneypenny, klasik vedanızı bırakın. 007'nin acelesi var. | Open Subtitles | آنسة مونى بينى ، إنسى الجواب السريع المعتاد , 007 فى عجلة |
| Siz sığır çobanlarının yemek için bir acelesi yok, değil mi? | Open Subtitles | انت لا تبدو في عجلة من امرك في تناول الطعام؟ اليس كذالك؟ |
| Başka bagajı yoktu. Eşinizin gerçekten çok acelesi varmış demek ki. | Open Subtitles | لا توجد حقائب آخرى لابد أن زوجك كان فى عجلة من أمره |
| acelesi yok.Daha genç ve çocukta tam bir aptal. | Open Subtitles | اذا , لا نحتاج للعجلة , و البنت صغيرة و الولد واضح غبائة. |
| Şahsen iletilmesi gerekiyor. acelesi yok. | Open Subtitles | يجب أن تسلم باليد لا داعي للعجلة |
| - acelesi yok, biliyorsun. | Open Subtitles | لا يوجد داعي للعجلة , تعلمين ذلك |
| Bir yerlere yetişmek için acelesi var gibiydi. | Open Subtitles | بدا أنها كانت مستعجلة لتصل إلى مكانٍ ما. |
| Evet. acelesi varsa kavanozu açıp kaseye koyuyor. | Open Subtitles | أجل, عندما تكون مستعجلة تخرجها من الجرة, يا أصدقائي! |
| - Bu bilginin acelesi var mı? | Open Subtitles | أأنت مستعجل على هذه المعلومات؟ - لا، لا، لستُ مستعجلاً - |
| Merak etmeyin onunla konuştum, o kadar acelesi yokmuş. | Open Subtitles | لا سيدتي، حالما تحدثت إليه لم يعد مستعجلاً جداً كما كان |
| acelesi olmasına rağmen yakalanmak istemiyor. | Open Subtitles | قد يكون مستعجلا, لكنه لا يريد ان يقبض عليه |
| Bebeğim, hemen aşağı inmelisin. Annenin acelesi var. | Open Subtitles | ..وعندها عزيزي ، عليك ان تأتي الآن أمك في عجله من أمرها |
| Biliyorum bizim garsonumuz değilsiniz ama dostumun çok acelesi var. | Open Subtitles | انا اعرف انك لست نادلتنا ولكن صديقاتي مستعجلين |
| Görevliyi göz atması için çağıracağım. acelesi yok, değil mi? | Open Subtitles | لا داعى للعجله , اليس كذلك ؟ |
| acelesi yok. Gerçekten hiç acelesi yok. | Open Subtitles | لا داعي للاستعجال , لا داعي |
| Pek de acelesi olmayan birini. | Open Subtitles | شخص لم يكن على عجالة |
| Ah, ağabeyinin acelesi olduğundan önden başladı. | Open Subtitles | . أوه، أخوك على عجلةٍ من أمره، لذلك يأكل أولاً |
| Hadi git bakalım. Acele etme ama, acelesi yok. | Open Subtitles | اذهب، خذ وقتك ولا تستعجل |
| - acelesi yok. | Open Subtitles | -كلا، يمكنني الإنتظار . |