| Evet, Los Angeles'da kornanın acil durumlar için olduğunu anlıyorlar. | Open Subtitles | نعم، بلوس انجلوس الناس يعلمون أن الزامور هو فقط للطوارئ |
| Çünkü acil durumlar için hazırda tuttuğumuz fazladan yatma yerlerimiz vardı. | Open Subtitles | لأننا دائماً ما كنا نقوم بتوفير مكانين إحتياطيين لكل هارب تحسباً للطوارئ |
| Şu numarayı yaz. Tüketici Eğlence Hizmetleri'nin 24 saat açık hattı. Yalnız acil durumlar için. | Open Subtitles | دوّن هذا الرقم، هو في الخدمة 24 ساعة للحالات الطارئة فقط |
| Sana o anahtarı acil durumlar için verdim. | Open Subtitles | تعلمين أني أعطيتك المفاتيح للحالات الطارئة |
| Yeni ambulanslar acil durumlar için. | Open Subtitles | هذه العربات الجديدة ليست سوى لحالات الطوارئ |
| acil durumlar için bina sahibine vermiş olmaları lazım. | Open Subtitles | يجب أن يجهّزون بنايتهم بهذا مع نسخة في حالة الطوارئ |
| Arka bahçe duvarının diğer tarafında yaşıyor, acil durumlar için anahtarı bende. | Open Subtitles | تعيش على الجانب الآخر من السياج الخلفي ولدي مفاتيح للطوارىء |
| acil durumlar için 50 dolar, ve gerekirse diye fazladan 25 dolar. | Open Subtitles | و50 دولار تانية للطوارئ و25 دولار كمان لو الأمر اتطور |
| Biliyorum sadece acil durumlar için ama çok eğlenceliler. | Open Subtitles | أعرف أنها من المفروض أن تُستخدم للطوارئ فقط ، ولكنها ممتعة جداً |
| acil durumlar için alınmış bir önlem; ancak hiç yoktan iyidir. | Open Subtitles | ،إنه مجرد إجراء للطوارئ و لكنه أفضل من لا شيء |
| Tatbikat acil durumlar için hazırlanır. Önceden haber verirsek ne özelliği kalır? | Open Subtitles | التدريب من المفترض ان يجعل الشخص مستعداً للطوارئ اذا اخبرناهم مسبقاً عن الوقت ، لن تكون هناك فائدة لذلك |
| Tamam, acil durumlar için bende fazladan var. | Open Subtitles | حسناً, أنا أملك أضافي تعلم, للحالات الطارئة |
| Bu numarayı sana sadece acil durumlar için verdim anne. | Open Subtitles | أعطيتكِ هذا الرقم للحالات الطارئة فقط يا أمي |
| Bir çok olayda üstü kapalı olarak acil durumlar için kenara para zulaladığını söylemiştir. | Open Subtitles | لقد صرّح في كثير من المُناسبات أنّهُ يدخرُ بعض المال للحالات الطارئة. |
| Aslında Addonc'ların elinde azda olsa vardır, acil durumlar için.. O zaman Douglas Abi'ye benden bir öpücük geliyor! | Open Subtitles | الـ ادونك عادة يحتفظون بالقليل في ايديهم لحالات الطوارئ اذا الاخ دوغلاس مستعد بشكل افضل |
| acil durumlar için şuraya sakladığım bir şeyler olacak. | Open Subtitles | سيكون هناك شيء خبأته هنا لحالات الطوارئ. |
| acil durumlar için telefonum sende var. Neyi merak ettiğimi biliyor musun? | Open Subtitles | لديك رقم الموبايل في حالة الطوارئ أتعرفين عن ماذا أتسائل ؟ |
| Sadece acil durumlar için. Bunlar son 3 tanesi. | Open Subtitles | للإستعمال في حالة الطوارئ فقط تلك آخر ثلاث حقنات |
| Uygun kimlikleri getirmişti, doğru rotayı çıkarmıştı ve acil durumlar için para getirmişti. | Open Subtitles | احضرت هوية لائقة حددت الطريق الصحيح و احضرت مال للطوارىء |
| Sadece acil durumlar için. | Open Subtitles | لحالة الطوارئ فقط. |
| Babam acil durumlar için bana Hong Kong'da biraz para bırakmıştı. | Open Subtitles | ترك لي أبي بعض المال في "هونج كونج" للأمور الطارئة. |
| Dev su samurları, acil durumlar için nehir boyunca genellikle birden fazla yuva kazarlar. | Open Subtitles | تحفر القضاعات العملاقة عادة منازل عديدة بطول النهر في الحالة الطارئة |
| Askeriyenin acil durumlar için kullandigi özel boru hatti. | Open Subtitles | إنه خط خاص بإمدادت الجيش ويستخدمونه في حالات الطوارئ |
| Kraliçe Catherine'in bir yerlerde acil durumlar için sakladığı bir altın zulası var. Onu bulman ve bana getirmen lazım. | Open Subtitles | الملكة " كاثرين " لديها مخبأ سري من الذهب فى مكانِ ما لحالات الطواريء ، أريد منكَ أيجاده وجلبه لــي. |
| acil durumlar için. | Open Subtitles | قبل العاصفة، في حالة من الطوارئ. |
| Hayır, acil durumlar için dondurucumda tutuyorum. | Open Subtitles | كلا، أنا أضعهم في المجمد للحالات الطارئه فقط |
| Belki ebeveynler sana acil durumlar için 40 dolar bırakmıştır. | Open Subtitles | ربما، الوالدين الذان تعملين عندهما قد تركوا لكِ 40 دولاراً من أجل الطوارئ |