| Acil servisteyken vücuttaki kanıtlar fazla kalmaz. | Open Subtitles | الدليل لن يدوم على جسم الضحية في غرفة الطوارئ |
| Acil servisteyken doktor böyle ateşlenmelerin daha da olabileceğini söyledi. | Open Subtitles | في غرفة الطوارئ قال لي الطبيب أن أتوقّع الكثير من الحمّى التي أصابتني |
| Acil servisteyken "Beni öldürdüler." ile kastetmek istediği buydu yani. | Open Subtitles | لم يعيد ضبطه له، هذا ما قصده في غرفة الطوارئ عندما قال: "إنهم قتلوني" |
| Hemşire Acil servisteyken bunu parmağından çıkarmış. | Open Subtitles | الممرضة أخذت هذا منك في غرفة الطوارئ. |