| Hiç bir yere katılmak istemiyorum. Tek istediğim, bu adadan kurtulmak. | Open Subtitles | لا أنظم لأحد كل ما سأفعله هو الهرب من هذه الجزيرة |
| Ama Jack adadan kaçtı ve o tek kurşun hala duruyor. | Open Subtitles | لكن جاك تمكن من الهروب من الجزيرة ولازالت تلك الطلقة معه |
| Ama diyeceğim şu ki, önce şu adadan bir kurtulalım. | Open Subtitles | سأخبرك أمراً فلنغادر الجزيرة أوّلاً وبعدها يمكننا اختيار اسم ما |
| adadan çıkmanın tek yolu feribot ve bu da onların ellerinde. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة للخروج من الجزيرة هي العبارة , وهم يتحكمون بذلك |
| Tekneye ulaşıp, adadan kurtulsak bile bu iş bitmeyecek, değil mi? | Open Subtitles | اذا وصلنا للقارب, وخرجنا من الجزيرة هذا لن ينهي, اليس كذلك؟ |
| Bu adadan tek gitme şansımız şimdi parçalar halinde. Memnun musun? | Open Subtitles | أن طريقة خروجنا من هذه الجزيرة أصبحت قطع الآن، أأنت راضي؟ |
| Millet, bu şekilde asla bu adadan çıkamayız, tamam mı? | Open Subtitles | يا رفاق، لن نخرج أبداً من تلك الجزيرة بهذا الوضع |
| Buradan 10 km ötede bir pist var. Bu adadan kurtulmanın yolu. | Open Subtitles | ثمّة مهبط جويّ يبعد 10 كم من هنا، إنّه مفتاح هذه الجزيرة. |
| Onu almaya geldiğin zaman bu adadan ayrılmayı asla istemeyecek. | Open Subtitles | و عند وصولكِ إليه لن يرغب بمغادرة هذه الجزيرة أبداً |
| Hayır, düşünmedin. Düşünmedin! Bu adadan asla ayrılamayacağını bilmeye hakkım olduğunu düşünmedin mi? | Open Subtitles | صحيح، لمْ تعتقد أنّ لي الحقّ بمعرفة أنّك لن تغادر هذه الجزيرة أبداً؟ |
| Biliyor musun, senin yardımın olmadan da o adadan gelebilirdim. | Open Subtitles | كما تعلم، كان بأمكان أن أخرج من الجزيرة دون مساعدتك |
| Evet. Son derece memnunum. Bu adadan gitmek istemiyorum çünkü. | Open Subtitles | أجل، تماماً بكل شيء لأني لا أريد مغادرة هذه الجزيرة |
| Limana gidip bekleyin o zaman. Ve adadan canlı çıkabilmek için dua edin. | Open Subtitles | إذاً إذهبوا عند المرسى و إنتظروا و صلّوا لأن تنجوا من هذه الجزيرة |
| adadan salmadan bunların nesini kontrol ediyorlar ki o zaman? | Open Subtitles | ألا يجب عليهم تفحصهم قبل السماح لهم بدخول الجزيرة ؟ |
| Bu lanet adadan çekip gitmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أذهب بعيدا عن هذه الجزيرة اللعينة |
| Eğer bu adadan ayrılabilirsek, bu yola çıktığımızda yapmak istediğim neyse onu yapmak isterim. | Open Subtitles | ، إذا رحلنا عن هذه الجزيرة أحب أن أكمل ما كنا قد بدأناه |
| Onu adadan çıkarmanın tek yolu Birleşik Devletler polis şefini getirmek. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لإخراجها من الجزيرة هي اللجوء لمسئول تطبيق القانون |
| Ama gelmez, biliyorum gelmez. adadan asla ayrılmayacaktır. | Open Subtitles | ولكنها لن تأتي ، أعرف ذلك لن تترك الجزيرة مطلقاً |
| Adadaki tüm siyahları işe alırsak yaşlı kadının köşeye sıkışacağını ve adadan ayrılmak zorunda kalacağını düşünüyorsun sanırım. | Open Subtitles | بظنك لو أخرجنا كل الزنوج من الجزيرة هل تنقطع السبل بالسيدة العجوز وتترك الجزيرة أيضاً ؟ |
| Gece Hiddeti'ni bu adadan göndermediğimiz müddetçe Thor'un ateşi başımızdan yağmaya devam edecek. | Open Subtitles | حتى لو أبعدنا غضب الليل عن هذه الجزيره نيران ثــــور ستستمر بالسقوط علينا. |
| Ben adadan ayrıldıktan sonra, çok kötü şeyler olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال لي قال لي أنّه بعد مغادرتي للجزيرة وقعت أمور سيئة للغاية |
| Han'ın adamlarının pek çoğu adadan şehre inmişlerdi. | Open Subtitles | جاءَ العديد مِنْ رجالِ هان مِنْ الجزيرةِ. |
| Seni adadan gönderdik ama yine başka bir adaya gelmişsin. | Open Subtitles | نتركك تغادر جزيرة فتذهب إلى أخرى |
| Gülen surat şeklindeki bir adadan daha eğlenceli ne olabilir ki? | Open Subtitles | مهلا، ما أكثر مرحا من جزيرة على شكل وجه مبتسم كبير |