| Üreticileri masaya getiren, alıcının bir şeyi belli bir şekilde üretilmesini istemesi. | TED | بالنسبة للمنتجين، إذا كان المشتري يود شراء شيء أنتج بطريقة معينة، هذا ما سيجعلهم يأتون للطاولة. |
| Yeni boyalı olunca alıcının daha çok dikkatini çekecektir. | Open Subtitles | الطلاء الجديد يجعله يبدو في حالة حسنة. أستطيع إغراء المشتري. |
| alıcının silahları yasadışı olarak tekrar satmayacağının garantisi. | Open Subtitles | إنها ضمان من المشتري أن لا يُعاد بيع الأسلحة بشكل غير قانوني. |
| Bak, seni keyiflendirmek için şaka yaptık. Gerçek alıcının biz olacağını düşünemedik. | Open Subtitles | الحقيقة أننا قمنا بهذه المزحة لإبهاجك لم نتخيل أننا سنكون المشترين الحقيقيين |
| alıcının... elinde de bir enigma makinesi oluyor ve mors dilini... tekrar orijinal metne dönüştürüyor. | Open Subtitles | عند الطرف المستلم هناك آلة إنيجما أخرى تحول كل هذا إلى الرسالة الأصلية اضغط نفس المفتاح أي عدد من المرات.. |
| alıcının bir çeşit alet kullandığını görmüştüm. | Open Subtitles | رأيت المُشتري يستخدم هذا الجهاز التقنيّ الغريب |
| alıcının ona yapacağı şeyden iyidir. | Open Subtitles | هذا أفضل مما سيفعله لها الشاري |
| Tek yapması gereken, alıcının transfer ettiği paradan birkaç bin dolar çekmek. | Open Subtitles | كلّ ما عليها فعله هو سحب بضعة آلاف من الملايين التي يرجّح أنّ المشتري حوّلها خارجيّاً |
| Bugünün ekonomik ortamında, artık alıcının kral olduğunu göreceksiniz. | Open Subtitles | في البيئة الاقتصادية الحالية ستجد أن المشتري هو الآن ملك |
| Ancak kaynağımız alıcının kimliğini ya da satış zamanını bilmiyor. | Open Subtitles | ولكن مصدرنا لا يعرف من المشتري وأين ستتم العملية |
| İyi haber ne kadar yüksek teknoloji olursa, alıcının nasıl çalıştığını bilme şansı o kadar azdır. | Open Subtitles | و الخبر السار هو آخر تكنولوجيا حديثة تقلل من احتمال معرفة المشتري لكيفية عملها |
| alıcının elinde bunun gibi bir panzehir şişesi var. | Open Subtitles | المشتري لديه قنينة من الترياق المضاد مثل هذه ، عندما تصل إلى جنيف |
| Ayırca, buluşacağı gerçek alıcının kim olduğunu da bul. | Open Subtitles | وأيضًا، أريد أن أعرف المشتري الأصلي الذي كان سيتقابل معه |
| Bir şey satmak istiyordu ve alıcının alışveriş kaynağını gizli tutması garantisi istiyordu. | Open Subtitles | كانت تحاول بيع شيء وأرادت ضمانة بأن المشتري لا يكشف طبيعة التعامل |
| Yoksa, ödeşmek isteyen bir alıcının dürtü gücü müsün? | Open Subtitles | أم هل أنت بضاعة يرغبها أحد المشترين بشدة ليصفي حسابه معك؟ |
| Yine de, Sotheby'a göre alıcının planı, taşı bir gerdanlığın göbek taşı yapmak. | Open Subtitles | بحسب دار المزادات ستكون خطط المشترين بالنسبة... للحجر مرتكزة على القلادة... |
| Virüsün işlemesi için bu USB sürücüler üzerinden beş alıcının bilgisayarına da yüklenmesi gerek. | Open Subtitles | وكى يعمل الفيروس, يجب أن يوضع فى أجهزة جميع المشترين -USBمن خلال أقراص الـ |
| Evet, ama yeni bir kişiye geçtiklerinde, bitler, alıcının da, vericinin de DNA'sını taşırlar. | Open Subtitles | نعم، لكن عندما يَقْفزونَ إلى المضيّفِ الجديدِ، يُخربشُ يَحتوي دي إن أي المستلم والمانح. |
| Hala alıcının izini süremedik. Ama üzerinde çalışıyoruz. | Open Subtitles | .ما زلنا لم نستطع تعقب المستلم .لكننا نعمل على ذلك |
| Para güvenliktir. Bu alıcının sağlam olduğu manasına geliyor. | Open Subtitles | المال هو ضمان،إنه يعني بأن المُشتري جادّ |
| Beni dinle, senin şu alıcının koordinatlarına ihtiyacım var. | Open Subtitles | إذن، إسمعي، سوف أحتاج إحداثيات الشاري |
| Reeves'lerin kaçırılması için ödeme yapan gizli alıcının parayı yolladığı yerin izini sürdüm. | Open Subtitles | انا تعقبت اثر النقود من اجل ذلك المشترى الخاص الذى دفعهم من اجل خطف بنات ريفييس. |
| Çantayı bıraktığın ve alıcının kimliğini öğrendiğin zaman, biz de kötü adamları indirip, panzehiri bulup getireceğiz. | Open Subtitles | و بمجرد قيامك بتوصيل هذه الأشياء و تحديد شخصية المتلقى سوف نهاجم الأشرار و نسترجع الترياق الخاص بك |