| Annem için ya da aldıkları diğer kişiler için bir şey yapamayız. | Open Subtitles | لا يمكنكم فعل شيء من أجل أمي أو أي شخص أخر أخذوه |
| Sizin öne sürdüğünüz gibi aldıkları cihazın bir çeşit alt uzay iletisi yayını yaptığı varsayımıyla hareket ediyorum. | Open Subtitles | أن الجهاز الذى أخذوه يجب أن يكون قد بث نوع من الاتصال عبر الفضاء الثانوي أيمكنك تتبعه ؟ |
| Parayı eksik sayar, makbuzları kaybederlerdi. Kasalardan para aldıkları bile olurdu. | Open Subtitles | يزيفون الحسابات و الإيصالات و يأخذون النقود من الصناديق |
| aldıkları silahları, Almanlara karşı kullanmayı düşünmüyorlardı. | Open Subtitles | خطّطوا أن لا يستعملوا الأسلحة التى أخذوها فى ضرب أيّ ألمانى |
| Bir tarafta aldıkları ödüller, diğer tarafta paralı askerler. | Open Subtitles | يحصلون على جوائز القبض على المطلوبين من جهة ويعينون عمالاً من جهة أخرى |
| Beni başvurduğu bir işe yönlendirdi, ben de orada aldıkları parmak izine bakıp geçmişini taradım. | Open Subtitles | لقد أرشدتني لعمل تقدم اليه مؤخرا لذا اجريت تفقد للخلفية عن العمل حيث اخذوا بصماته |
| Bu haçı nasıl aldığını, beni aldıkları günü unuttun mu? | Open Subtitles | أنسيت كيف حصلت على هذا الصليب يا أخي؟ يوم أخذوني |
| Aşağısı için aldıkları kira sudan ucuz. | Open Subtitles | الإيجار الذي يأخذونه لهذا المكان السفلي رخيص رخص التراب |
| Aslında onu aldıkları için çok rahatladım. | Open Subtitles | في الحقيقة ، لقد أرتحت عندما أخذوه بعيدا |
| İşte bugün, beyefendiyle kızı çıkmış, sizden aldıkları paranın geri gelmeyeceğini söylüyor. | Open Subtitles | الذي هذا السيد وابنته يخبروكم أن المال الذي أخذوه |
| Güvenlik kamerası görüntülerini alıyoruz. Boya yüzünden aldıkları nakit paranın büyük kısmı mahvolmuş. | Open Subtitles | ـ أننا نسحب كاميرات المراقبة الآن ـ الصبغ أفسد معظم ما أخذوه من مال |
| Köyden aldıkları taş. | Open Subtitles | إنه الحَجر الذي أخذوه من القرية |
| Onu benden bir kez aldıkları yetmedi. | Open Subtitles | لم يكن كافياً أنهم أخذوه مني في السابق |
| Kendi ajanlarımızdan üçüne karşı bir operasyon düzenleyip rüşvet aldıkları sırada baskın yaptım. | Open Subtitles | لقد قمت بعمل قضيه ضد ثلاثه من عملائنا لضبطهم وهم يأخذون الرشاوى |
| Dozajlarını aldıkları yeri kontrol etmeyi düşünüyordum. | Open Subtitles | كنت أفكر أن نعود و نتفقد المكان حيث يأخذون جرعاتهم |
| İşte, aldıkları şeylerden birisi de kehribar müzik kutusudur. | Open Subtitles | نعم ، حسنا ، واحدة من الاشياء التي أخذوها كانت عبارة عن صندوق موسيقى مصنوع من العنبر |
| - Kasalardan aldıkları paraların seri numaraları. | Open Subtitles | أرقام تسلسلية لعملات فئات أخذوها من درج المال |
| Etrafımdaki tüm insanlara bakıyorum da Starbucks'tan aldıkları kahvelerin keyfini sürüyorlar. | Open Subtitles | اقصد , أنا أرى كل هؤلاء الناس يقودون وهم مسرفون بالشرب يحصلون على قهوتهم من ستاربكس |
| Parmak izimi aldıkları kısım mı yoksa sabıka fotoğrafımı çektikleri kısım mı yoksa soğuk bir bankta saatlerce ailemin beni almaya gelmesini beklemek mi? | Open Subtitles | ربما عندما اخذوا بصماتي او عندما اخذوا صورتي لسجل المجرمين او ربما كل الساعات |
| Sadece beni aldıkları gibi onu da almalarını istemiyorum. | Open Subtitles | أنا فقط لا أريدهم أن يأخذوه بعيدًا كما أخذوني. |
| Seni buraya hayat boyunca gönderiyorlar tam olarak senden aldıkları bu. | Open Subtitles | يرسلونك هنا طوال حياتك و هى بالضبط ما يأخذونه من |
| Karşılığında aldıkları tek şey... | Open Subtitles | ... وكلّ ما حصلوا عليه من الحكومة |
| aldıkları işleri, çaldıkları parayı hasta akıllarını sindiren şehvet düşüncelerini. | Open Subtitles | التي تسبب التعفن لارواحهم العلاقات العاطفية التي أقاموها المال الذي سرقوه الأفكار المنحلة التي تجوب عقولهم المريضة |
| Moskova için eğitime aldıkları her bir ajana ulaşma ihtimalimiz var demektir. | Open Subtitles | هنالك فرصة لأن نحصل على كل ظابط يتعلمها لأجل موسكو |
| O gece domuzlar Boksör'ün yaşamıyla satın aldıkları viskiyi, Boksör'ün anısına içtiler. | Open Subtitles | وغي تلك الليلة شرب الخنازير نخب بوكسر والويسكي الذي اشتروه كان مقابل حياة بوكسر |
| Ve aldıkları şeylerden biri, Bay Başkan, New York Times. | Open Subtitles | وإحدى الأشياء التي يشترونها يا سيدي الرئيس هي النيويورك تايمز |
| Fakat rolleri altında aldıkları zevk beni huzursuz ediyordu. | Open Subtitles | لكنّ المتعة التي حصلا عليهما الإثنان في أدوارهما ضايقتني. |
| Parayı aldıkları an, bizi öldürecekler. | Open Subtitles | في اللحظة التي سيحصلون فيها على أموالهم سيقتلوننا |
| Ama günde iki kere mamalarını aldıkları sürece kediler yaşayıp yaşamadığınızı umursamaz. | Open Subtitles | لكن القطة لا تكترث إذا متَ أو عشتَ طالما أن هناك أحد يضع لها "فريسكيس" مرتين باليوم *طعام للقطط* |