| Yapamam, yüzüğümün aluminyum üzerinde etkisi yok. | Open Subtitles | لا أستطيع. بلدي عصابة ليس لديها سلطة على الألومنيوم. |
| aluminyum olmasının yarattığı problem vücudun kalsiyum tutma yeteneğini azaltıyor olmasıydı. | Open Subtitles | مشكلة الألومنيوم أنه يمكن أن يوقف قابلية الجسم لامتصاص الكالسيوم |
| Kalemini aluminyum bir klasörde saklıyordu. | Open Subtitles | لكنّه اِحتفظ به على لوح كتابته المصنوع من الألومنيوم. |
| Ama sonra o öldü ve geriye sen, ben, babam, futbol maçları ve TV karşısında aluminyum kaplarda yenilen akşam yemekleri kaldı. | Open Subtitles | ومن ثمّ توفّيت وبقيتُ أنا وأنتَ ووالدي وكرة القدم وعشاء أمام التلفاز في صواني ألمنيوم |
| Ama Siyam Kralı, o aluminyum çatal bıçaklarla yemiş. | TED | ولكن ملك سيام، أطعم بأواني مصنوعة من الألمنيوم. |
| Onların gözü önünde bu aluminyum cihazı klikleyen bir hemşire görüntüzü vardı, tabi bu görüntü acaip tekno-fetiş bir görüntü. | TED | وكان في تخيُّلهم أن الممرضة ، نوعاً ما ، ستنقر سريعاً على جهاز الألومنيوم هذا ويتم كل شئ بشكل لا يصدق نوعاً ما، أداة خارقة. |
| Bunlar Dale'in fındık çiftliğindeki tüm aluminyum aletler hiçbiri yaradakiyle eşleşmiyor. | Open Subtitles | هذه هي جميع أدوات الألومنيوم من مزرعة (دايل) للبندق، لا واحدة منها تطابق مسار الجرح. |
| % 73 aluminyum ve % 27 çelik. | Open Subtitles | (مكونة من 73% (ألمنيوم) و 27% (فولاذ |
| aluminyum, magnezyum tozları potastum klorat ve sülfür bileşiği. | Open Subtitles | آثار لبودرة الألمنيوم , المغنيسيوم, و كلورايت البوتاسيوم والكبريت |
| aluminyum pencereler kasırgaya karşı dayanıklı olmalıydı. | Open Subtitles | من المفترض أن تكون نوافذ الألمنيوم صمدت في وجه الإعصار |