Olay yerinde çalışan herkes eleme amacıyla otomatik olarak sisteme girilir. | Open Subtitles | كل من يعمل على المشهد يوضع في النظام تلقائياً لغرض الإقصاء |
Aslında, sadece eğlenmek amacıyla yaptığım şeylerden biri; bu kod ile birşeyler yazabiliriz. | TED | في الحقيقة، أحد الأمور التي قمت بها فقط لغرض التسلية هو أنه بإمكاننا الآن كتابة الأشياء بذلك الترميز. |
Vahşilerin hırsızlık amacıyla yaptıkları bir saldırıdan başka bir şey olduğu sonucuna varmama neden olacak bir şey görmedim. | Open Subtitles | لم أرَ شيئاً قد يؤدي بي للإستنتاج إلا أنه كان شيء آخر غير هجومٍ قام به متوحشين بغرض السرقة |
Sahip olduğunuz teknoloji ne kadar güvenli olsa da araştırma amacıyla kimsenin beynine bir şey yapıştıramazsınız. | TED | لأنه وبغض النظر عن مدى أمان التكنولوجيا خاصتكم، فلا يمكنكم غرز شيء ما في دماغ شخص ما لأغراض بحثية. |
İmparatorluğa böyle bir hasar vermekten tatmin olmamış gibi aynı zamanda hırslarına hizmet etmek amacıyla kalıcı bir ordunun kurulmasını talep ediyorsun. | Open Subtitles | غير راض عن سبب هذا الضرر الذى لحق بالإمبراطورية، انت ايضا طالبت بأقامة جيش دائم هذا وحده يخدم الغرض لأرضاء طموحاتك. |
Bu kasetlerin bir şaka ya da sansasyonculuk amacıyla yayınlanmadığını bir kez daha vurgulamak isterim. | Open Subtitles | اعلموا أننا ما كنا لنذيع هذا بنية خداع أو بناء شهرة |
Yok etme amacıyla içine sızdığım Konoha Köyü'nde hayatımda ilk kez dostum diyebildiğim biriyle tanıştım. | Open Subtitles | عندما تسللت إلى كونوها بقصد تدميرها هناك، وللمرة الأولى، التقيتُ بشخصٍ يمكنني أن أعتبره صديقاً |
Ülkemizi, güneydeki Wu Hanedanlığı'na ve Sun'a karşı savunmak amacıyla 100 bin askere komuta edecektir. | Open Subtitles | تحت قِيادته مئة ألف جندي للحماية ضد السوون من الجهة الشرقية لمملكة الوو |
nasıl bittiğini hatırlarsınız. Spencer Tracy, kütüphane görevlilerine yardımcı olmak amacıyla birden fazla sistemi idare edebileceği bir bilgisayar getiriyordu. | TED | وتعرفون كيف انتهى احضرت سبنسر ترايسي حاسبوباً , حاسوباً كبيراً في عام 1957 لغرض مساعدة أمناء المكتبات |
Komplo kurmak... ve Başkan John F. Kennedy'yi öldürme amacıyla başkalarıyla anlaşma yapmak... suçundan tutuklandınız. | Open Subtitles | أنت مقبوض عليك بتهمة التآمر والدخول في اتفاق مع آخرين لغرض قتل الرئيس جون كينيدي |
Size hatırlatmalıyım ki, Albay, Birleşik Devletler yabancı teknolojiler elde etmek amacıyla... ..yıllardır geçit programını gizlilik içinde yürütmedi mi? | Open Subtitles | أحتاج أن أذكرك كولونيل الولايات المتحدة شغلت البوابة سرا لسنوات لغرض واضح الحصول على تقنية أجنبية؟ |
Burada ders vermek amacıyla kestiğimiz kadavraların onun deneyleri için yeterince iyi olmadıklarını söyledi. | Open Subtitles | الأجساد التي نستخدمها للتشريح بغرض الشرح |
Daha rahat anlaşılsın amacıyla şöyle diyelim, Rudy, eğer sigorta kapsamına alınsaydı, müvekkilimin ödeyecek olduğu 150-175.000 arasındaki miktar. | Open Subtitles | دعنا نقول بغرض وضع أوراقنا علي المائدة إذا كانت الشركة دفعت المطالبة |
Yani, seni alt etmesine izin vermek amacıyla oraya gittiğini ve daha sonra anahtar kartınla kaçtığını düşünüyorum. | Open Subtitles | .. لذا أعتقد أنك ذهبت هناك بغرض واضح وهو أن تتركه يتغلب عليك ثم يهرب ببطاقتك |
İfadenizde, davalının saat 16:30'da sizi arayarak özel jimnastik salonuna seks amacıyla gelmenizi istediğini söylemişsiniz. | Open Subtitles | هل تشهدين أن المتهم اتصل بك في الرابعة والنصف ليطلب منك المجىء إلى صالة الجمانزيوم خاصته لأغراض جنسية |
Marketler zincirin deney amacıyla... düzenli olarak oraya et götürüyor. | Open Subtitles | سلسلة بقالياتك تقوم بتوصيلات لحم منتظمة لهناك لأغراض تجريبية |
Sadece güvenlik amacıyla asma kilitli geçici bir çit var. | Open Subtitles | لقطات؟ مجرد سياج مؤقت مع قفل لأغراض التأمين |
Yarışmayı sabote etmek amacıyla. | Open Subtitles | يبدوا أن الغرض الذي يقصده ..تخريب المنافسة.. |
Eylemlerimizi kaydetmiyoruz çünkü yaptığımız şeyin amacıyla çelişiyor. | Open Subtitles | إننا لانقوم بتصويرها، لأنها قد تقلل من الغرض الذي نقوم به |
Hüküm giydiğiniz suçlar ise hırsızlık, uyuşturucu bulundurmak, saldırı ve satma amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak. | Open Subtitles | وتمت إدانتك بـ: سرقة، حيازة مخدرات، إعتداء حيازة مخدرات بنية بيعها هل تركت أي شيء؟ |
Evet ama kimse buraya "madenci" olmak amacıyla gelmiyor. | Open Subtitles | نعم, لكن لا احد يأتى هنا بنية ان يكون سارق المعادن |
Geçen sene Seattle'da Vergi Daire'sini altüst etmek amacıyla yaptığı bilgisayar hackerlığından dolayı mahkum edilmiş. | Open Subtitles | لقد ادينت العام الماضي في سياتل بتهمة قرصنة الكمبيوتر بقصد تضليل مصلحة الضرائب |
Ülkemizi, kuzeydeki Wei Hanedanlığı'na ve Cao'ya karşı savunmak amacıyla 100 bin askere komuta edecektir. | Open Subtitles | تحت قِيادته مئة ألف جندي للحماية ضد الكاو من الجهة الشمالية لمملكة الوي |
UNR gücünü kâr için enerji piyasasını maniple etmek amacıyla kullanıyor. | Open Subtitles | تستغلّ شركة "ألتما" قوّتها النافذة للتلاعب بأسعار سوق الطاقة بغية الربح! |
- Beni tahminim, anlaşma için pazarlık yapmak amacıyla. | Open Subtitles | بحيت يكون التفاوض على تسوية حسب تخميني |