| Balkanlılar keten tohumu süzücü özel bir hastalık direncine sahipler, bu da bizim anakaradaki mahsûllerimizi ikiye katlayacak. | Open Subtitles | يمتلك البيلكانيون نوعا معينا من بزور الكتان المقاومة لللأمراض ويمكنها أن تضاعف محصولنا على البر الرئيسى. |
| Bir ton ağırlıklarıyla anakaradaki akrabalarından bir parça daha küçüktür. | Open Subtitles | بـوزنه البالغ طناً واحداً تقريباً، يكون بذلك كـالكسر لـحجم أقاربه في البر الرئيسي |
| Aşağı anakaradaki bütün marinaların, kuru havuzların ve denizcilik malzemesi satanların listesine ihtiyacım var | Open Subtitles | أريد قائمة بكل الموانيء و الاحواض الجافة وتجار التجزئة البحرية في أسفل البر الرئيسى |
| Bana kalkmış anakaradaki polisle çalışacağımı söylüyorsun. | Open Subtitles | الآن تخبرني أن أعمل مع الشرطة في البر |
| Bu da genelde anakaradaki adlî tıp laboratuvarına gönderdiğimiz bir şey. | Open Subtitles | إلى مختبر الطب الشرعي فى البر الرئيسى |
| anakaradaki dostlarım sırf Hawaii'de yaşıyorum diye cennette yaşadığımı düşünüyorlar. | Open Subtitles | "أصدقائي في البر يعتقدون فقط لأنني أعيش في (هاواي)، فأنا أعيش في الجنة" |
| Derinorman Kalesi, anakaradaki son kalemizdi. | Open Subtitles | كانت (ديبوود موت) أخِر معاقلنا في البر الرئيسى |