| Yanınıza ne kadar çok insan yaklaşırsa enfeksiyon riski o kadar artar. | Open Subtitles | انا اسف كلما ازداد عدد الناس الذين تتعرضين لهم تزداد فرصة العدوى |
| İyi uyursanız, konsantrasyonunuz, dikkatiniz, karar vermeniz, yaratıcılığınız, sosyal becerileriniz ve sağlığınız artar. | TED | إذا كان نومك جيدا، فإنه يزيد من تركيزك، وانتباهك واتخاذك للقرارات وإبداعيتك ومهاراتك الاجتماعية وصحتك. |
| Eğer cisimleri bir araya sıkıştırırsanız ısı artar. | TED | إذا ضعطت الأشياء مع بعضها ، فإن درجة الحرارة ترتفع. |
| Yolun uzunluğu önemli değil, çünkü yol uzadıkça, biyoyakıt ekim alanı da artar. | TED | طول الطريق غير مهم، لأنه كلما طال الطريق، كلما زادت زراعة الوقود الحيوي |
| Ama ne kadar uzun giyilmişse fiyatı o kadar artar. | Open Subtitles | ولكن كل ما طال الإرتداء كل ما تستطيعين زيادة السعر |
| Günler uzadıkça, tavşan yavrularının hayatta kalma ihtimalleri de artar. | Open Subtitles | كما يطُول النهار، كذا تزيد فرص الأرانب الصغيرة في البقاء. |
| Bu kanun derki entropi, sistemin düzensizliğinin ölçülmesinin bir ölçütüdür ki, herzaman artar. | TED | إنه يقول بأن الكون، الذي هو قياس لإضطراب النظام، سيرتفع دائما. |
| Ve genlerimiz ne kadar çok C4 proteini üretirse şizofreni riskimiz o kadar artar. | TED | ووجد أنه كلما تنتج جيناتنا كمية أكبر من بروتين سي 4، تزداد خطر إصابتنا بانفصام الشخصية. |
| Para birimi bir şirketteki hisselere benzer şekilde hareket eder. Tıpkı borsadaki gibi. Çevrim içi işlem gördükçe değeri artar. | TED | العملة مماثلة لأسهم الشركة، مثل البورصة العامة، تزداد قيمةً عند المداولة عبر الإنترنت. |
| Kalp hızınız artar, stres yaparsınız ve TV'nin karşısına dikilip o atlet için tezahürat yapmaya başlarsınız. | TED | تزداد دقات قلبك، ويرتفع مستوى توترك، وتنتصب واقِفاً أمام شاشة التلفاز وتصرخ بحماس مناديًا بفوز ذلك الرياضي. |
| Bazı insanların kas yıkımına karşı daha güçlü bir bağışıklık tepkisi vardır ve zarar görmüş kas liflerini daha iyi iyileştirip yenilerler, kas geliştirme potansiyelleri de artar. | TED | يملك بعض الأشخاص ردات فعل مناعيّة أكثر قوّة تجاه التلف العضلي، ولديهم قدرة أفضل على ترميم و تجديد الألياف العضلية التالفة، مما يزيد في إمكانيّة بناء عضلاتهم. |
| Kalp ağrısı, şiirle, içki içmekle azalmaz bilakis, daha da artar. | Open Subtitles | إذا تخفى في الخمور و في الشعر و لكنه في الحقيقة يزيد |
| Beynin belli bölgelerinde kan akışı artar biz de sonogram yardımıyla bunu takip ederiz. | Open Subtitles | تدفق الدم يزيد بمناطق معينة بالمخ و يمكننا تتبع ذلك بالسونار |
| Gürültü artıkça, kalp atışı da artar. | TED | ترتفع معدل ضربات القلب بارتفاع الضوضاء. |
| Hemen her yerde üretkenlik artar, çalışanın kendini adaması artar, çalışan tatmini artar ve iş değiştirenlerin sayısı azalır. | TED | في كل الإدارة تقريباً ترتفع الانتاجية، كما يرتفع ارتباط الموظف بالعمل ومستوى الرضى يرتفع أيضاً لدى الموظفين، وتقل الخسارة. |
| Kimi aradığımızı bilen insan sayısı artarsa onu bulma şansımız da artar. | Open Subtitles | حسنا, كلما زاد عدد العارفين عمن نبحث كلما زادت الفرصة للعثور عليه |
| Ağaç ne kadar büyükse, sevgi de o kadar artar, değil mi? | Open Subtitles | لقد فكّرت فقط بأنّه كلما كانت الشجرة كبيرة كلما زادت العاطفة، صحيح؟ |
| Risk artınca fiyat da artar. Şunu 10 papel yapalım. | Open Subtitles | زيادة المخاطرة تساوى زيادة الثمن لتكن 10 دولارات كاملة |
| Hepimizin bildiği gibi, sürekli hareket eden bir nesnenin hızı giderek artar ve ağırlığı azalır. | Open Subtitles | العِلْمُ وَضَحَ لنا أنه مع زيادة سرعة الدوران قَدْ يؤدي هذا الى حدوثَ حدث ما يقلل من وزن المادة |
| Pozitif risk alma tekrarladığında artar mı? | TED | هل بإمكان المخاطرة الإيجابية أن تزيد مع التعرض للتكرار المستمر؟ |
| Eriyebilen tuzlar suda erir ve su buharlaştıkça binaların tuğla ve taş hatta beton gibi gedikli malzemelerinde tuz miktarı artar. | Open Subtitles | وعندما يتبخّر الماء سيرتفع داخل المواد الإنشائية المثقّبة كالقرميد والحجارة وحتى الخرسانة. |
| Gözlerini açık tutarsan, topu yakalama şansın on kat artar. | Open Subtitles | ابق عينيك مفتوحتين و ستزداد فرصتك للإمساك بها عشر درجات |
| Birlikte çalışırsak karşı koyma şansımız artar. | Open Subtitles | فرصنا للمقاومة الناجحة سيكون بإمكانها التقدم لو عملنا سوياً |
| Ayrıca ejderhaya binen bir tavşan hayal edersen loto kazanma şansı artar. | Open Subtitles | و أيضاً إذا أمكنك تخيل أرنب يمتطي تنيناً فذلك سيزيد فرص فوزه باليانصيب |
| Bir ülke tüm tavuklarını itlaf eder, kırmızı ete talep artar. | Open Subtitles | بلدةٌ تعدم كل ما لديها من الدجاج، سعر اللحوم الحمراء يرتفع |
| Ancak siz çıkıp onun adına kampanya yaparsanız oyları artar. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة لجعل أي أحد يصوت له هو أن تخرجي وتقومين بعمل حملة إنتخابية له بنفسك |