| Ateşte yanmayan tek şey yeşil bir avokado dalıydı. | TED | وكان الشيء الوحيد الذي لم يُحرق في النار هو فرع أفوكادو أخضر. |
| Bu, İsviçreli ve avokado ve nitratsız hindi pastırması. | Open Subtitles | انها شطيرة جبن سويسري و أفوكادو و لحم ديك رومي خالي النترات |
| Kırmızı, yeşil, mavi, sarı, turuncu, süt mavisi, mor, pembe, kahve, mocca, avokado... | Open Subtitles | ،أحمر، أخضر، أزرق ،أصفر، برتقالي، أزرق فاتح ...أرجواني، وردي، بني، بني فاتح، أفوكادو |
| Hey, seni bırakabilir ve bende sana birkaç avokado fırlatabilirim. | Open Subtitles | بإمكانه أن يوقعك على الأرض وبعدها سأرمي عليك بعض الأفوكادو |
| Dev tembel hayvanlar olmasaydı, bugün avokado olmayabilirdi. | TED | في الواقع، ما كنا لنحصل على الأفوكادو اليوم لولا حيوانات الكسلان العملاقة. |
| Konuştuğumuz o avokado çiftliğini düşünüyordum. | Open Subtitles | لقد كنت افكر شيئا ما فى مزرعه الافوكادو تلك التى تكلمنا بشأنها |
| Ben çift katlı sandviç alacağım. - İki parça ekmek, ince kesilmiş avokado, ve domates yok. - Tamamdır. | Open Subtitles | سآخذ شطيرة المطعم، قطعتا خبز، شرائح أفوكادو رقيقة، بدون بندورة. |
| Kavanoz başına 2 avokado var, 40 sentte kavanoz tutuyor. | Open Subtitles | حبتان أفوكادو بكل برطمان،40 سنت للبرطمان. |
| Hamileliğin 16. haftasında... bebek avokado büyüklüğündeymiş ama duyuyormuş, biliyor muydun? | Open Subtitles | هل تعلمين أنه في الأسبوع 16 يكون الجنين بحجم حبة أفوكادو و يمكنه السماع ؟ |
| Daha iğrenç ve yaşlı bir avokadoyla seks yapmış bir avokado gibisin. | Open Subtitles | تبدو كنتيجة جماع ثمرتي أفوكادو مسنتين ومقززتين |
| avokado, domates, soğan, peynir ve ketçap | Open Subtitles | سآخذ أفوكادو, وطماطم، وبصل وجبنة وكاتشب. |
| Evet ama avokado tostunu bıldırcın yumurtası ile yapıyorlar. | Open Subtitles | أجل، لكن شطيرة أفوكادو ببيض السمان؟ إنها اختراع عبقري. |
| Acılı tavuk burrito, ekstra sos, ekstra avokado? | Open Subtitles | فراخ مكسيكية حارة مع اضافة الصلصه مع اضافة أفوكادو ؟ |
| Her gün gidip aynı şeyi sipariş ediyorum. Hindi ve avokado... | Open Subtitles | أذهب لهناكَ كلّ يوم، وأطلب الوجبة الإعتياديّة " "تركيا و أفوكادو... |
| - Bas git. avokado ve badem sütlü dondurma. | Open Subtitles | سحقاً لك، إنه أفوكادو وشربات حليب اللوز |
| Kendime bir avokado çiftliği satın alacağım. | Open Subtitles | سأشتري لنفسي مزرعة أفوكادو |
| Sonra peyniri doğruyorsun, yumurtanın akıyla karıştırıyorsun, biraz avokado doğruyorsun, hepsini karıştırıyorsun. | Open Subtitles | عليك أن تقطع الجبنة إلى مكعبات ..وتضيفها إلى زلال البيض ثم تقطع بعض الأفوكادو وتخلطها كلها |
| Bu avokado maskesi mangolu ovucudan on kat daha iyi. | Open Subtitles | تعلمون ، هذه أنواع اقنعة الأفوكادو أفضل بعشرة المرات من تنظيف المانجا |
| avokado geçit töreni için bir şeyler yapıyordu. | Open Subtitles | لقد كان يقوم بتحضير بعض الأمور من أجل عرض الأفوكادو |
| avokado için sebzelerin balığı diyorlar. Çok fazla omega-3 barındırıyor. | Open Subtitles | الأفوكادو هو سمك الخضراوات، غنيّ بأوميغا 3 |
| Ginger, vücudu sardığı için seviyor. avokado da seviyor.. | Open Subtitles | جينجر تحبه لأنه يناسب الشكل ولكنها تحب الافوكادو |
| Ben, sen ve avokado. | Open Subtitles | أنا وانت وأفوكادو |