| aynı değil. Oyun kokuşuyor. | Open Subtitles | ...إنه ليس نفس الشيء ، اللعبة تنتن ، و أنا |
| aynı değil, değil mi? Chris, içeride misin? | Open Subtitles | الوضع ليس كما كان، صحيح؟ هل انت في الداخل يا كريس؟ |
| Tamam, sesi güzel ama şarkı aynı değil. | Open Subtitles | حسنا ، تبدو جيدة لديه صوت رائع ولكن هذه ليست نفس الأغنية أعنى أنه غيرها كلها |
| Bu karttaki isim, ilk verdiğiniz karttakiyle aynı değil. | Open Subtitles | الإسم على هذا الكارت ليس نفسه على الأول |
| Çocuk sistemi yetişkin sistemiyle aynı değil. | Open Subtitles | ماذا أفعل ؟ نظام الأحداث ليس مثل نظام الأشخاص البالغين |
| Yani kahya yardımcısının görevleri ikinci kahya ile aynı değil. | Open Subtitles | إذن، مهام مساعد رئيس الخدم ليست مثل مهام نائب رئيس الخدم؟ |
| Anlamı, yanlış değildin ve bu haklı olmakla aynı değil. | Open Subtitles | وهو ليس نفس الشيء أن تكوني على صواب |
| O bizim düğünümüz için verdiğinle aynı değil. | Open Subtitles | أتعلمين ما هذا؟ هذا... هذا ليس نفس الشيء الذي أعطيتيني إياه |
| Ama 12 yaşındakiyle iki ay geçirmekle bir bebek sahibi olmak aynı değil. | Open Subtitles | لكن شهران مع طفل يبلغ من العمر اثنا عشر سنة ليس كما الحصول على طفل رضيع |
| Fakat sana burada bulaşmaları hapishanedekiyle aynı değil. | Open Subtitles | ولكن العبث معك بالخارج هنا ليس كما هو بالداخل |
| Bu gözler, Roma'daki gözlerle aynı değil. | Open Subtitles | تلك ليست نفس العيون التى كنت أرتديها بروما |
| Bu gözler Roma'daki gözlerimle aynı değil. | Open Subtitles | تلك ليست نفس العيون التى كنت أرتديها بروما |
| Teslimat adresi, fatura adresi ile aynı değil. | Open Subtitles | ...عنوان الشحن ليس نفسه عنوان إرسال الفاتورة |
| Fiyat aynı değil. | Open Subtitles | السعر ليس نفسه. |
| Bizi mahkeme salonuna sürüklemesi bir deliğe tıkması aynı değil. | Open Subtitles | اعني , اخذنا لللمحاكمه ليس مثل اخذنا لذلك المخبأ |
| Onun değerleri bizimkilerle aynı değil. | Open Subtitles | والقيم التي لديها ليست مثل قيمنا |
| Bu yüzden hiç biri aynı değil birbilerini daha önce hiç görmediler. | Open Subtitles | وهكذا، في حين أنها ليست متشابهة ولم يلتقي بعضهم البعض ابدأ، |
| Diğer evdeki benim de resmini çektiler ama aynı değil. | Open Subtitles | التقطوا لي صورة في المنزل الآخر، لكنها ليست مشابهة |
| Fotoğraftaki kalaslarla döşediğin kalaslar aynı değil. | Open Subtitles | هذه الألواح ليست نفسها الموجودة في منزلك .. |
| Kaza olduğundan beri, aynı değil işte... | Open Subtitles | منذ حادثة السقوط لم تعد كما كانت |
| Ama durum şu anda aynı değil. - Tamamen aynı. | Open Subtitles | ولكن الوضع مختلف الان |
| İlgi alanlarımız bile aynı değil. | Open Subtitles | نحن لا نتشارك حتى في الإهتمامات نفسها |
| Bu çok garip, aynı değil... | Open Subtitles | إنه غريب. ليس ذات الشيء |
| " Biz "halkız" la " "Biz" halkız" aynı değil. | Open Subtitles | نحن الشعب الاولى ليست كالثانية. |
| Kabartmalar aynı değil. | Open Subtitles | النقوش ليست مطابقة |