| Böylece İskoçya'da kişiselleştirilmiş bilgisayar sesleri yaratan bir şirketle iletişime geçtik. | TED | لذا تواصلت مع شركة في استكلندا والتي تصنع اصوات كمبيوتر خاصة |
| Böylece biz bu şeyi bir bütün olarak nasıl ortaya çıkaracağımızı düşünüyorduk. | TED | لذا كنا نحاول التفكير ، كيف يمكن أن نجعل كل شيء ينبع. |
| Böylece size çekinmeden bir şeyi açıklayacağım, benim için güzel bir şey. | TED | لذا سوف اعرض لكم بكل خجل شيء اعده جميل جداً بالنسبة لي |
| Hükûmetlerle gerekli bağlantıyı da kurduk, Böylece programımız diğer hastalık kontrol programlarıyla birlikte koordine edilebilir ve etkili olabiliriz. | TED | ولدينا أيضا العلاقات مع الحكومات لنضمن أن برنامجنا يعمل بتنسيق مع البرامج الأخرى لمراقبة المرض، لكي نكون أكثر فعالية. |
| Ve Böylece siber-suçlular CarderPlanet bir çeşit süpermarket olmaya başadı, | TED | و لذلك أصبح كاردر بلانت كنوع من المتاجر لمجرمي الانترنت. |
| Böylece, hem bir şey kaybetmeyecek hem de duvarın çoğunu bedavaya getireceklerdi. | TED | بهذه الطريقة لن يخسروا شيئًا، بينما سيحصلون على معظم الجدار مبنيًّا بالمجّان. |
| Böylece bir sorunumuz olduğunu anlamaya başladık ve sorun daha da ciddi. | TED | لذا بدأنا ندرك أن لدينا مشكلة، و المشكلة أكثر خطورة بسبب هذا. |
| Böylece, eve gittim, günlük çalışma programı ve bir plan hazırladım. | TED | لذا ذهبت إلى المنزل ، أخرجت مذكرات التدريب، و وضعت خطة. |
| Böylece ben ulaşımın evrenin merkezi olduğunu düşünmeye devam ediyorum. | TED | لذا ما زلت أعتقد أن النقل هو مركز الكون الثابت. |
| Böylece, çocuğun annesi olan bu kadın tuvaletini birkaç saat içerisinde kurdu. | TED | لذا هذه المرأة، أم هذا الصبي قامت بتركيب المرحاض في بضع ساعات. |
| Aslında Böylece pratik olarak tüm dünyayı kapsayacak bir kesit alabileceğim örnekleri seçebilirdim. | TED | لذا فقد تمكنت من إختيار عينات لتغطية شريحة تقوم تحديداً بتغطية كل العالم. |
| Böylece sürdürülebilirlikte 'olsa iyi olur' yerine 'yapılması gereken' hâline geldik. | TED | لذا فقد انتطلقنا من كون الاستدامة أمرا مستحبا إلى أمر واجب. |
| Böylece diğer çiftliklerde ezilen yoldaşlarımız zincirlerini kıracaklar ve hayvanların devrimine katılacaklar. | Open Subtitles | لكي يتسنى للحيوانات المضطهدة في المزارع الاخرى كسر قيودهم والالتحاق بثورة الحيوانات |
| Bunları politikacılar tuzak olarak kullanır.Böylece onların saygıdeğer olduklarını düşünürsünüz. | Open Subtitles | هذه فقط أشياء يستخدمها السياسيون لكي يخدعونكم بأنهم جديرون بالثقة |
| Doğru. Bunu yapıyorum, çünkü Böylece sürekli o çirkin suratına bakmak zorunda kalmıyorum.. | Open Subtitles | أفعل هذا لكي لا أضطر إلي أن أنظر إلي وجهك القبيح طول الوقت |
| Böylece, geriye gittik ve arabalar gelişmeden önceki büyük şehirlere bakmaya başladık. | TED | لذلك فقد ذهبنا مرة أخرى ونظرنا للمدن الكبيرة التي نشأت قبل السيارات. |
| Böylece, ölçülü bir şekilde konvülsiyon üretme işine büyük ilgi gösterdiler. | TED | لذلك أصبحوا مهتمين جدا فى إحداث تشنجات، أنواع محسوبة من التشنجات. |
| Böylece olası bir yangın yayıldığında kaşlarınızın hafifçe yanması gibi bir etkisi oluyor. | TED | و بهذه الطريقة, حين تشتعل النيران فإن الأمر يشابه حين تحترق أطراف حاجبيك |
| Yalnızlık kendinizi bulacağınız yerdir, Böylece diğer insanlara ulaşabilir ve gerçek bağlantılar kurarsınız. | TED | العزلة هي حيث تجد نفسك بحيث تتمكن من الوصول للآخرين وتكوين ارتباطات حقيقية. |
| Ama düşünmeyi bana bırakıyor Böylece rüya görmeye zamanım kalmıyor. | Open Subtitles | لكنها تترك لي التفكير حتى لا يكون لدي وقت للأحلام |
| Böylece ne umudu kalıyor ne de sevgisi, acı çekmiyor. | Open Subtitles | وهكذا لا يكون لديها أمل أو حب ليسببا لها الحزن |
| Nasılsa doğa, olaya el atacak ve Böylece çirkin bir tartışmadan kaçınılmış olacak. | Open Subtitles | عندها سيتم الأمر بشكل طبيعي و يمكننا أن نمنع ما سيكون مشهداً مروعاً |
| Biraz antibiyotik krem getireceğim Böylece seni rahat ve mikropsuz tutabiliriz. | Open Subtitles | سأحضر لك بعض الكريم مضاد حيوي حتي تبقين جميلة وغير مصابة. |
| Bu yüzden bir başkasını tutuklayacağız acınası ve değersiz birisini... ..Böylece o destansı hikâyesi de yerle bir olacak. | Open Subtitles | لذا سنعتقل شخصاً آخر بتهمة جرائم القتل، شخص مثير للشفقة وغير جدير، وبالتالي فإنّها ستدمّر أساطيره بضربة واحدة مُميتة. |
| Böylece en iyi arkadaşım avukatım ve onun kızı da doktorum olabilir. | Open Subtitles | وبهذه الطريقة يمكن لأفضل أصدقائي أن يكون المحامي الخاص بي وفتاته طبيبتي |
| Sadece reçeteye ihtiyacım var Böylece sigorta şirketimden geri ödeme alabileceğim. | Open Subtitles | أحتاج فقط روشتة حتّى يمكن تعويضي من قبل شركة التأمين خاصّتي |
| Ama böylesi daha iyi, komutanım. Böylece mayınları temizlemeye devam edebiliyoruz. | Open Subtitles | كان جيدا بتلك الطريقة ، لنتمكن من الإستمرار في تنظيف الألغام |
| Ama bu esaslı güç, Kenya'nın ruhuna yardım etme becerisinin altında yatıyor Böylece biz nihayet gerçek bir ulus kurabiliriz. | TED | لكن القوة الحقيقية تكمن في القدرة على مساعدة كينيا في التعافي النفسي، حتى نتمكن في النهاية من بناء أمة حقيقية. |
| Paranın yarısını almak için. Böylece sana güzel gözükmek için elbiseler alabilecektim. | Open Subtitles | لكى احصل على نصف المبلغ, لأتمكن من العناية بمظهرى من اجل اسعادك |