| bağımsızlığını ilan etti ve.. kızları bilirsiniz. | Open Subtitles | السيدة الصغيرة أصرت علي استقلالها هذا هو عيب فتيات هذا الزمن |
| Ama sonunda 1783 yılında 13 koloni Britanya'dan bağımsızlığını kazandı. | Open Subtitles | لكن في النهاية ، عام 1783 ، نالت الـ 13 مستعمرة استقلالها من بريطانيا |
| İkincisi, Batılıların Kosova'nın bağımsızlığını desteklemesinin uluslararası diplomasi çabalarına daha baştan ket vurması. | TED | والثاني الجهود الدبلوماسية التي كانت هزيلة منذ البداية والتي تم تحجيمها بسبب عدم دعم استقلال كوسوفو |
| Milletinin bağımsızlığını kutla, bir parçasını patlatarak. | Open Subtitles | احتفل في عيد استقلال دولتك بتفجير جزء منها |
| 1957'de, Gana bağımsızlığını kazanan ilk Sahra altı Afrika ülkesiydi. | TED | في عام 1957، كانت غانا أول دولة أفريقية جنوب الصحراء الكبرى تحصل على إستقلالها. |
| İspanya, Savoy'un bağımsızlığını garanti altına almak için iki katını öder. | Open Subtitles | إسبانيا " ستدفع ضعف الثمن لتضمن " " إستقلال " سافوي |
| Belki de bu, onun bağımsızlığını ileri sürme yoludur. | Open Subtitles | ربما هذه طريقتها لإثبات إستقلاليتها |
| Bundan böyle kendi bağımsızlığını kazanmaya başlayacakmış. | Open Subtitles | يجب أن تجليه يخبرك أنّ اختياره لملابسه علامة مهمّة على الاستقلالية. |
| O, bağımsızlığını istiyor, ben de verdim. | Open Subtitles | إنه يريد الاستقلاليه و أنا أعطيته اياها |
| Şayet ona insan biyolojisini, bağımsızlığını ve mutluluğunu alt üst eden şeytani komplo dediğini sayarsan. | Open Subtitles | فقط إذا حسبت تسميتك للزواج بالمؤامرة الوحشية لتخريب البيولوجيا البشرية و الإستقلالية |
| Ama Haiti'de mücadele, koloninin sonunda Fransa'dan bağımsızlığını kazanacağı ve dünyanın ilk siyahi cumhuriyetini kuracağı 1804 yılına kadar devam etti. | Open Subtitles | لكن في هايتي ، استمر الصراع حتى 1804 حينما نالت المستعمرة استقلالها من فرنسا أخيراً وأسست أول جمهورية للسود بالعالم |
| 1991'de Sovyetler Birliği'nden bağımsızlığını ilan etti. | Open Subtitles | و في عام 1991 اعلنت استقلالها عن الإتحاد السوفييتي |
| bağımsızlığını yeni ilan etmiş dışarıdaki kolonilerde... tanıdıklarımız var. | Open Subtitles | لدينا إتصالات في المستعمرات الخارجية تلك التي أعلنت استقلالها مؤخراً |
| Dışarıda kendi bağımsızlığını ilan ediyor. | Open Subtitles | معلنةً استقلالها |
| - Joseon'un bağımsızlığını isteyen dış mihraklar var. | Open Subtitles | بعضًا منهم يدعم استقلال جوسون. |
| Hindistan'ın muhtemel bağımsızlığını tartışmak için. | Open Subtitles | لمناقشة امكانية استقلال الهند |
| Belki siz de sömürgelerin bağımsızlığını ilan etmesi için... köleliğin kaldırılmasını savundunuz! | Open Subtitles | قد تعلن كذلك انها استقلال المستعمرات ... وللدفاع عن إلغاء الرق! |
| 1783'te Amerika, İngiltere'ye karşı bağımsızlığını kazandı. | Open Subtitles | في 1783، رَبحتْ أمريكا إستقلالها مِنْ إنجلترا. |
| 1783'te Amerika, İngiltere'ye karşı bağımsızlığını kazandı. | Open Subtitles | في عام 1783,حصلت أمريكا على إستقلالها من إنجلترا |
| Bu Paglapur'un bağımsızlık günü. Köyümüz bugün bağımsızlığını kazanmış. | Open Subtitles | " إنه يوم إستقلال " باغلابور اليوم عندما تخلص القرويون من المصحة |
| Değil bağımsızlığını veren tür. | Open Subtitles | ليس بما يعطيها إستقلاليتها |
| Ama zaman geçiyor ve çok yakında bağımsızlığını kazanması gerek. | Open Subtitles | لكن تتغيّر الأوقات، وعليه أن يحظى ببعض الاستقلالية |
| Ona bağımsızlığını verdim. Ama bağımsızlığın bir bedeli var. | Open Subtitles | و لكن الاستقلاليه تكلف المال |