| Günahkârlara ebediyete kadar işkence etmek için cehennemin bağırsaklarında yapıldım. | Open Subtitles | تم وضعي في أحشاء الجحيم لأعذب المُذنبين من البشرية أبد الدهر |
| Belki de bir solucanın bağırsaklarında ölsen daha iyi... | Open Subtitles | هذا أفضل من أن تموتي فى أحشاء دودة |
| İnsanların bağırsaklarında yaşıyorlar. | TED | تعيش هذه الديدان داخل أمعاء الإنسان. |
| Bebeğin bağırsaklarında hafif körelme var. | Open Subtitles | أمعاء الطفل تظهر ضمور زغبي طفيف |
| Örneğin, diyabet veya kronik bağırsak iltihabı gibi hastalıklardan muzdarip insanlar bağırsaklarında tipik olarak eksik mikrobiyal çeşitliliğe sahiptir. | TED | كمثال، البشر الذين يعانون من أمراض مثل السكري أو التهاب الأمعاء المزمن يكون لديهم تنوع أقل من الميكروبات في أمعائهم. |
| bağırsaklarında küçük bir tıkanıklık var. | Open Subtitles | لديك انسداداً في الأمعاء حيث أن الشظية في معدتك |
| Bayrağın, bağırsaklarında çürüyecek olmasından da rahatsız olabilirsin. | Open Subtitles | ربما حتى تعتقد أن تعفن أمعائه هو أمر مهين |
| En azından bağırsaklarında hissetmiyorsun. | Open Subtitles | على الاقل الامر ليس في قولونك |
| Hayvanların bağırsaklarında yaşayan tek hücreli bir asalak. | Open Subtitles | إنها طفيلية ذات خلية واحدة، تنمو بأمعاء الحيوانات. |
| Keçi bağırsaklarında dün geleceğini görmüştüm. | Open Subtitles | أحشاء الماعز أشارت على قدومك البارحة |
| Dee'nin bağırsaklarında ne olduğunu bilmiyorum doktor. | Open Subtitles | لا أعلم ما يوجد في أحشاء (دي) يا دكتورة. |
| Fiona'yı Monica'nın bağırsaklarında ilk gördüğüm anı hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكرّ أوّل مرة رأيت فيها (فيونا) في أحشاء (مونيكا) |
| Özgürlüğünüzün anahtarı komutanın bağırsaklarında. | Open Subtitles | مفتاح حريتكم! مخبئ في أمعاء الكابتن الخاص بكم |
| Hele ki bağırsaklarında sorun varsa. | Open Subtitles | خاصة إن كانت لديك أمعاء مضطربة. |
| Belki Lee Harvey Oswald'ın sihirli mermisi elli yıldır Bay Steiner'ın bağırsaklarında dans ediyordur. | Open Subtitles | ربما رصاصة (لي هارفي أوسلد) السحرية كانت تتراقص هنا في أمعاء السيد (ستينر) ل50 عامًا. |
| Ultrason sonuçlarına göre, bağırsaklarında entetit nekrozit var. | Open Subtitles | وفقا للموجات فوق الصوتية، يبدو مثل وجود التهاب الأمعاء النخري في جانب كبير من الأمعاء. |
| Pekâlâ, akciğerlerinde ve bağırsaklarında hasar var. | Open Subtitles | حسنٌ، أمامنا تمزق في الكبد وثقب في الأمعاء. |
| bağırsaklarında görürdük. | Open Subtitles | كنّا سنلاحظه في الأمعاء |
| "Mezarın anahtarı uzun süredir kayıp. Büyük Mavi Yılan tarafından yutuldu ve onun bağırsaklarında saklı." | Open Subtitles | مفتاح القبر تم فقدانه لقد إبتلع من ثعبان أزرق عظيم وهو مخفي ضمن أمعائه |
| Uyuşturucu. Görünüşe göre bağırsaklarında en azından 10 paket uyuşturucu var. | Open Subtitles | أنها مخدرات أنه 10 أكياس على الأقل في أمعائه |
| Ancak, bağırsaklarında ödem bağırsaktaki kan kanallarında hava bulduk... | Open Subtitles | لكنّنا وجدنا وذمةً في أمعائه وهواءً في الأوعية الدموية المعوية |
| En azından bağırsaklarında hissetmiyorsun. | Open Subtitles | على الاقل الامر ليس في قولونك |
| Hayvanların bağırsaklarında yaşayan tek hücreli bir asalak. | Open Subtitles | إنها طفيلية ذات خلية واحدة، تنمو بأمعاء الحيوانات. |