| Pekâlâ, işte atardamar. bağırsaklarda zedelenme yok. Bana pensi uzat. | Open Subtitles | حسناً, هذا هو الشريان لا ثقوب في الأمعاء, أعطني ملزم |
| Alt bağırsaklarda ve rektal duvarda ağır hasar var. | Open Subtitles | الصدمة الهائلة إلى الأمعاء الأوطأ والحائط المستقيمي. |
| Ama benim tanıma göre bağırsaklarda ödem var onun yanında Anand'da Rajish Khana vardı. | Open Subtitles | لكن تشخيصي يقترح ورم لحمي لمفاوي من الأمعاء راجيش خانا كان عنده في أناند |
| Eğer bu şey bağırsaklarda normal bir bakteriyel infeksiyon gibi başlamışsa ve bağırsak duvarındaki bir vasküler anomaliden kan dolaşımına karışmışsa o zaman kan dolaşımının gittiği her organı etkileyebilir. | Open Subtitles | لو كان هذا الشيء في البداية بكتيريا طبيعية تعيش داخل الأمعاء ثم دخلت وعاءً دموياً |
| bağırsaklarda, kortikotropin üreten kanserli bir tümör. | Open Subtitles | ورمٌ كارسينوئيديٌّ مفرزٌ للكورتيكوتروبين في الأمعاء |
| İnce bağırsaklarda volvulus olması kanamaya neden olabilir. | Open Subtitles | انفتال الأمعاء الدقيقة قد يسبب النزف |
| Galiba nesilleri kalp hastalıklarına, ...özellikle bağırsaklarda, talihsiz anal tıklanıklıklara neden olabilen düşük kan akışına meyilli oluyorlarmış. | Open Subtitles | أُحيط علمًا أن هذا النسل عرضة للإصابة بانسدادات الأوعية الدمويّة وانخفاض تدفّق الدم، خاصةً في الأمعاء والذي قد يؤدّي إلى انسداد شرجي |
| Kapsül, mide asidinde değil de bağırsaklarda eriyen bir kapsül olduğundan... | Open Subtitles | بما أنّ كبسولة السيانيد مصمّمة بحيث لا تذوب في حمض المعدة، -ولكن تذوب في الأمعاء ... |