| Bunu, 20 Temmuz 1969'da o meşhur adımı atan Neil Armstrong ve Apollo programı ile başardılar. | TED | وقد نجحوا في ذلك عبر برنامج أبولو حينها خطى نيل أرمسترونج خطوته الشهيرة في 20 يوليو 1969. |
| Amaçları kazanmak değil, oyalamaktı. başardılar da. | Open Subtitles | هدفهم ليس أن يفوزوا بل لكي يؤخروننا و قد نجحوا |
| Yani işte, ne zaman lezbiyen bir çiftin çocukları olsa insanlar "İşte başardılar!" diye düşünür. | Open Subtitles | تعلمون, مثل اسحاقيتان انجبتا طفل والجميع يصرخون بنعم لقد فعلوها |
| - İşte oldu. - başardılar. | Open Subtitles | ــ لقد فعلوها ــ حسناً ، لقد تكفّلوا بالأمر |
| Beyin dalgalarını tanınabilir görsel alanlara kodlamayı başardılar. | TED | استطاعوا ان يفكوا تشفير موجات الدماغ وتحويلها لمجال مرئي يمكن ادراكه |
| Fakat bunu kesinlikle başardılar doğrusunu söylemek gerekirse çok bozulmuştuk buna. | Open Subtitles | البنية التحتية الضرورية لتصنيع القنبلة، ولكنهم نجحوا بالتأكيد وذلك نتيجة لاختراقهم الواضح لصفوفنا |
| - Nasıl gitti? - Kanamayı durdurmayı başardılar, ama çok kan kaybetti. | Open Subtitles | لقد نجحوا في وقف النزيف لكنه فقد الكثير من الدم |
| Güney Pasifik'in uzak köşesine yerleşip yaşamayı başardılar | Open Subtitles | نجحوا في استيطان المناطق البعيدة من جنوب المحيط الهادي |
| O listedeki herkes adaleti hak ediyor... ve ondan kaçmayı başardılar. | Open Subtitles | كل شخص على تلك اللائحة يستحق العدالة والعدالة هي ما نجحوا في التهرب منه |
| Yani başardılar mı? Uçaktalar mı? | Open Subtitles | هل تعني انهم فعلوها وهم على متن الطائرة |
| Deneme odasında iki kez başardılar. | Open Subtitles | لقد فعلوها في غرفة التدريب مرتين. |
| Her şeye rağmen, başardılar. | Open Subtitles | عكس كل الأحتمالات لقد فعلوها .. |
| Uzun zamandır ANBU'nun radarından uzakta kalmayı başarmış olsa da sonunda izini bulmayı başardılar. | Open Subtitles | بالرغم من أنه ظن أنه يستطيع الهرب لمدة طويلة من الأنبو فقد استطاعوا في النهاية الإمساك به |
| Ülkeden kaçmak zorunda kaldık... ama bir şekilde... kocamı ve kızımı yakalamayı başardılar... ve bu onları son görüşüm oldu. | Open Subtitles | كان لا بد ان نهرب من البلاد وبطريقة ما استطاعوا العثور على زوجي وابنتي |
| Değişik yüz ifadeleri gösteren fotoğrafları belli hisleri tetikleyen hikâyelerle eşletirmeyi başardılar. | TED | وقد كانوا قادرين على مطابقة الصور بشكل صحيح لتعبيرات الوجه المختلفة مع قصص تم تصميمها لإثارة مشاعر معينة. |
| Biraz zamanlarını aldı ama verilerin bir kısmını kurtarmayı başardılar. | Open Subtitles | أخذ القليل من الوقت لكنهم تمكنوا من استعادة بعض المعلومات |
| Onlar ejderhanın ateşinden sağ çıkmayı başardılar. | Open Subtitles | أولئك الذين نجوا من تنين النار يجب احتفال. |
| başardılar! | Open Subtitles | لقد فعلت ذلك! |
| Kalkanlarımızı geçmeyi başardılar ve tepeleri kuvvetlerimize karşı siper olarak kullanıyorlar. | Open Subtitles | لقد تمكنوا من اختراق ادرعتنا ويستخدموا غطاء من الهضاب ضد قواتنا |
| Bu 1 20 adam artık bir takım çünkü... yapamayacaklarını düşündükleri bir işi beraberce başardılar. | Open Subtitles | هؤلاء ال120 رجل الآن طاقم لأنّهم حقّقوا شيئ ما معًا ... أنهم لم يعتقدوا أنهم يمكن أن يعملوا |
| Genç Thundering Herd kazandı! İmkansızı başardılar! | Open Subtitles | فريق (مارشال ثاندرينج هيرد) الصغير يغوز لقد حققوا مالم يتوقعه أحد |
| Bakın, Hong Kong'da Myka'nın hayatını kurtardı ve ikisi birlikte geçidi açmayı başardılar ki sonunda hepimiz kurtulmuş olduk. | Open Subtitles | و كلاهما تدبرا امر فتح البوابة و التي أنقدتنا جميعا |
| başardılar! | Open Subtitles | لقد عادا! لقد فعلاها! |
| başardılar. Kurtuldular. | Open Subtitles | لقد نجحا في الابتعاد، إنهما في أمان. |
| Aki'nin ailesi evlerini ellerinde tutmayı başardılar ve Aki okulu bitince sonunda Seattle'a döndü. | TED | استطاعت عائلة آكي المحافظة على منزلهم وأخيراً عادت آكي إلى سياتل بعد الجامعة. |
| Onlar bu işi başardılar! | Open Subtitles | إنّهم يقلّلون من الروتين الإداريّ |