| Ben bahçıvanın kızıymışım, sizin çocuğunuz olmadığı için beni satın almışsınız. | Open Subtitles | وإنني كنت ابنة البستاني وإنك اشتريتني لأنه لم يكن بمقدورك الإنجاب. |
| Ben bahçıvanın kızıymışım, sizin çocuğunuz olmadığı için beni satın almışsınız. | Open Subtitles | وإنني كنت ابنة البستاني وإنك اشتريتني لأنه لم يكن بمقدورك الإنجاب. |
| Madam Victoria ve ben bahçıvanın üstünde kalıyoruz. | Open Subtitles | وهناك السيدة فيكتوريا وأنا بالإضافة إلى البستاني |
| Zorba, insafsız, kibirli... bir bahçıvanın yardımına da ihtiyacım yok. | Open Subtitles | وأنا لست بحاجة إلى مساعدة من مشاكس دكتاتوري بستاني متغطرس |
| bahçıvanın tekine otlarla ilgili bağırıp çağırdığını bile hayal edebiliyorum. | Open Subtitles | أتخيل رؤيته يصرخ على عامل الحديقة بشأن كل الحشائش |
| bahçıvanın elbiseleri olmalı. Elbise elbisedir. | Open Subtitles | لابد أن البستانى لديه ملابس الملابس ملابس |
| O ayakkabı izinden çıkardığım kalıp, şu kulübede bulduğum bahçıvanın botuna uyuyor. | Open Subtitles | نعم, القالب الذي صنعته من طبعة الحذاء تلك تطابق طبعة حذاء البستاني التي وجدتها في الكوخ هناك |
| Bir bahçıvanın botunun, bahçede olması normal, tabii. | Open Subtitles | و حذاء البستاني في الحديقة ليس شيئ في غير مكانه |
| Sadece sizin ve bahçıvanın ayakkabı izlerini bulduk. | Open Subtitles | طبعات الأقدام التي وجدناها تخصك انت و البستاني فقط |
| Önceleri bahçıvanın çocuğudur diye düşündüm. | Open Subtitles | في باديء الأمر إعتقدت بأنه طفل من أطفالِ البستاني |
| bahçıvanın kim olduğunu biliyoruz. Seni bir yere götüreceğim. | Open Subtitles | البستاني , نعلم من هو أريد أن آخذك الى مكان ما |
| Ama bitanem düzeltmene gerek yok. Bunlar bahçıvanın işi. | Open Subtitles | لكن عزيزتي ، لستِ بحاجة إلى أن ترتبي ذلك هذا عمل البستاني |
| Bunlar; uşağın, bahçıvanın, aşçın, avcın, kâhyan, temizlikçin sofra hizmetçin, oda hizmetçin, bulaşıkçı kadının, ayakkabı giydiricin. | Open Subtitles | هذا خادمك وهذا البستاني طباخك، مراقب الصيد كبير الخدم، مدبرة المنزل خادمة الصالون خادمتك الأخرى |
| Hiçbir zaman bahçıvanın yaptığına inanmadım, ama bunu yapacak bir sebebi olan başka kimseyi de bulamadım. | Open Subtitles | لم أصدق قط أن البستاني كان الفاعل، لكن لم استطع إيجاد آخر ممن كان لديه الدافع لقتلها |
| Sanırım arka tarafataki bahçıvanın evinde yaşıyor. | Open Subtitles | تسكن في الخلف عند البستاني على ما أعتقد |
| Öyleyse lanet olası diğer elini de kes, çünkü ben sadece bahçıvanın oğlu değilim! | Open Subtitles | ثم قطعت يدك الأخرى اللعينة لأنني لست ابن بستاني فقط |
| Hapishanede bu kadar beleş işçi imkanı varken etrafta hep bir bahçıvanın olması sana da garip gelmiyor mu? | Open Subtitles | ألا تفكر كم هو أمر غريب أنه يوجد بستاني دائماً. في حين أن هناك طاقماً كاملاً يعمل مجاناً تقريباً للإعتناء بأرض السجن؟ . |
| - Onu ilk ben gördüm. - Senin bahçıvanın ve orta hizmetçin var. | Open Subtitles | - كَانَ عِنْدَكَ a بستاني وجارية. |
| bahçıvanın bu adam hakkında yanlış dediği tek şey, arkadaş olduklarını söylemesi. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أخطأ به عامل الحديقة هو أنهم أصدقاء |
| Lakin, bahçıvanın bir anlık hatası beni suç mahallinden uzak kılıyordu. | Open Subtitles | ولكن البستانى لم يدرك هذا وكانت هذة هى المفاجأة |
| Kendin kaşındın, şimdi düşük maaşlı bahçıvanın orada yatacak! Tamam! | Open Subtitles | هذا جزاء أفعالك، والآن عامل حديقتك هو المستفيد |
| Ve bahçıvanın, Lana Brewster, Trent ve Stephanie'yle teması var. | Open Subtitles | وكانت البستانية على تواصل مع (لانا بروستر)، (ترينت) و(ستيفاني). |