"bahaneydi" - Translation from Turkish to Arabic

• عذر
• ذريعة
• العذر
• كان عذراً
• كانت عذراً

Seni sınıftan çıkarmak için bir bahaneydi.
أنا فقط أفتعلت عذر لأحصل عليك خارج الصف أتعرف لماذا ؟

Belki de internetle yetişip her oyun parmaklarının ucunda olan nesilden kaçınmak için bir bahaneydi?
أو أنها مجرد عذر لتفادي جيل من اللاعبين, كبروا مع الإنترنت و صارت كل لعبة بمتناول أيدهم؟

Bay Mehra'nın onunla yemeğe çıkması sadece bir bahaneydi.
السيد ميهرا هو ساخن تناول الغداء معها، وقالت انها مجرد عذر آه.

Benim için, bir kitap tasarımı için basitçe bir bahaneydi, kelimenin tam anlamıyla pantolonları kapıp alabilirdiniz.
بالنسبة لي، كان مجرد ذريعة لتصميم كتاب يمكنك حرفيا أن تنزع عنه السروال.

Bu etkileyici deneyimi yaşamak için sanat projesi sanki bir bahaneydi.
أتعلمون، كان المشروع الفني مجرد ذريعة لهذه التجربة الإنسانية الرائعة.

Aklıma gelen tek bahaneydi.
وقد كان العذر الوحيد الذى فكرت به

Yanında kalabilmek için bahaneydi. Bence, yalanların olduğu bir yerde...
كان عذراً لأبقى بجوارك لذا فأظن أنه في وسط الأكاذيب...

Bu sadece bir bahaneydi. Kapüşonun, kıyafetlerin bahaneden ibaret.
ما كانت القائمة إلّا عذرًا، القلنوسة والتنكّر، محض عذر.

Aslında, buna memnunum... Dürüst olmak gerekirse sizi tekrar görmek için bir bahaneydi sadece.
...أنا مسرور، حقا صدقا، أنه فقط عذر لرؤيتك ثانية

İtiraf etmeliyim. Seninle tanışmak için o bir bahaneydi.
على أن أعترف لقد كان مجرد عذر لمقابلتك

Hücreleri basmak sadece bahaneydi.
تفتيش الزنازين كان مجرد عذر

- Saçma bir bahaneydi, değil mi?
عذر ضعيف جداً، أليس كذلك؟

Aslında, bu oldukça iyi bir bahaneydi.
حقيقة، هذا كان عذر رائع جداً

-Bu sadece bahaneydi.
هذا كان مجرد عذر

Neydi ben söyleyeceğim. Soyunup, kafayı bulup çamurda yuvarlanmak için bir bahaneydi.
أنا أقول لك ما كان عليه، وكان ذريعة لتجريد، تعاطي المخدرات وغيرها من الامور.

- Sizi herkesin ortasında sokakta tutuklamak için bahaneydi.
هو كان a ذريعة لأخذك من الشارع على نحو واضح.

Kinsey'e ihtiyaçları yoktu. O sadece bu zıtlaşmayı haklı göstermek için bir bahaneydi, bizim ele geçirildiğimizi düşünmelerini sağlamak için.
لم يكونوا بحاجة لـ (كينزي) إنه مجرد ذريعة لهذه المواجهة

Çekişme, Nakamatsu'yu aradan çıkarmak için ...ideal bahaneydi..
...تلك المنازعة كانت العذر المناسب له

Bu da Dünya'yı terk etmesi için gereken bahaneydi.
كان العذر الذي يحتاجه لمغادرة (الأرض)

Açıkçası bu sadece bir bahaneydi.
"بالطبع سيقبل هذا العذر,

Kalp krizi saadece bir bahaneydi.
الأزمة القلبية كانت عذراً فحسب