| Son zamanlarda okuduğum balıkçılık ve gezi dergileri aniden evi özlememe sebep oluyorlar. | Open Subtitles | و مؤخرا,قرأت مجلات عن التسلق,الصيد و أيضا السفر فجأة أحس بالحنين إلى البيت |
| Kadınlar genellikle ağları yahut balıkçılık için gerekli araçları onarırlar. | Open Subtitles | النساء, عادةً يصلحن شبكة الصيد, أو يصلحن الأدوات اللازمة للصيد. |
| Balıkçılıkta gelişmeler, 100.000 balıkçısı olan ülkelerin endüstriyel balıkçılık yapmasına zorlanması anlamına geliyordu. | TED | تنمية الأسماك تعني إرغام الدول التي كان لديها 100,000 سمكة مسبقا لفرض الصيد الصناعي عليهم. |
| balıkçılık ve Yaban Hayatı İdaresinin antikor veri tabanında araştırdım. | Open Subtitles | قومي باختباره ضد الأجسام المضادة التي تحفظ الأسماك والحياة البرية |
| Dünya meselelerinden balıkçılık sanatına kadar her şeyi konuşabilirsin. | Open Subtitles | يستطعن مناقشة أي شيء من الشؤون العالمية إلى فن صيد السمك. |
| Sahil Muhafaza'yı aradık, Kanada balıkçılık Müdürlüğünü, - | Open Subtitles | علينا أن ننادي خفر السواحل الثروات السمكية الكندية تستقل |
| Bir sene içerisinde araştırma yapıyorsunuz ve ticari balıkçılık başlıyor. | TED | في غضون سنة، تقوم باستطلاع ثم يبدأ الصيد التجاري. |
| Balıkçılar bu döküntü yığınını gittikleri daha önce balıkçılık yapılmamış yerlerde topladılar. | TED | جبل الحطام هذا تم في الواقع جمعها من قبل الصيادين في كل مرة يذهبون إلى منطقة لم يتم الصيد فيها من قبل. |
| Parka giriş ücretleri şimdi park korucularının turizmi ve balıkçılık kotalarını yönetmesine yardımcı oluyor. | TED | تساهم رسوم دخول الحديقة في تمويل حراس الحديقة لإدارة السياحة وحصص الصيد. |
| Dronlar akustik yani sonar kullanarak balıkçılık alanlarını araştırıyorlar. | TED | الآن، تراقب تلك المراكب المسيرة مناطق الصيد باستخدام أنظمة صوتية، أي السونار. |
| Kıyısal ekonomiler genelde balıkçılık ve turizme dayanıyor. | TED | فاقتصاد المناطق الساحلية يعتمد على الصيد والسياحة. |
| balıkçılık endüstrisi kocaman şeyler devasa makineler kullanıyor. | TED | يستخدم الصيد الصناعي ادوات كبيرة الات كبيرة |
| Ama uluslar arası alanda balıkçılık ve aşırı balık avlanma iyice çılgınlaştı. Bu yerlerde umut noktaları oluşturmalıyız. | TED | ولكن في المملكة الدولية حيث يصبح الصيد و المبالغة فيه حقاً عنيفاً هذه هي المواقع التي يجب أن تضع فيها بقع الأمل |
| Bu kadar tam fonksiyonel... ...çalışkan varlık... ...balıkçılık ruhsatı ile ilgil görüşür muzakere eder. | TED | و هي الآن مؤسسة عاملة تعمل بكامل طاقتها في التفاوض بشأن رخصة الصيد العكسي مع الدولة. |
| Tüm bunları alana kadar balıkçılık hakkında hiç bir fikrim yoktu. | Open Subtitles | لم تكن لدي فكرة أني احب الصيد حتى أدركت أنه يتضمن التبضّع |
| Orman hakkında... avcılık, balıkçılık ve arabalar hakkında herşeyin en iyisini o bilirdi. | Open Subtitles | شيء عن الخشب كل شيء عن الصيد كل شيء عن صيد السمك , كل شيء عن السيارات |
| Bakan Yoon, önceden Ziraat, Orman ve balıkçılık Bakanı olduğu için. | Open Subtitles | حيث أن الرئيس يون كان رئيساّ للزراعة ومصائد الأسماك و الأحراج |
| 4 hafta sonra, Yaban Hayat ve balıkçılık Dairesi kayığını buldu. | Open Subtitles | ثم وجدنا قاربه عالقاً في مصايد الأسماك .. بعد 4 أسابيع |
| - balıkçılık hakkında bir şey bilmediğimin farkındasın. | Open Subtitles | أنت مدرك تمامآ انى لا أعرف أى شىء عن صيد السمك |
| Artan bir ticari avcılık ve balıkçılık. | TED | هناك تزايد للصيد التجاري للسمك والحيوانات. |
| Doğru, biraz tuhaftı ama balıkçılık gibi ortak bir tutkumuz vardı. | Open Subtitles | يبدو حاد الطباع نعم, لكنه يشترك معي في حبي لصيد السمك |
| Bir büyücüye sakın süresi dolmuş balıkçılık lisansı satma. | Open Subtitles | لاتبيع أبدا لساحر رخصة صيد سمك منتهية الصلاحية |