| Yiyecek bir şeylere ihtiyacımız var çaya değil. Ben balık tutmaya gidiyorum. | Open Subtitles | نحن نحتاج إلى الطعام لا الشاي سأذهب للصيد |
| Belki Chris'i balık tutmaya götürürsün. | Open Subtitles | يشاركهم نفس الهدف ربما يمكنك أخذ كريس للصيد |
| işbirliği yapılan raporlara bunları da koy. müdürüm,balık tutmaya gidin. | Open Subtitles | من الدعسوق إلى مركز القيادة أنا ذاهب للصيد |
| Bu benim kanımda var. Ürün toplamam gerekirken balık tutmaya ya da atış talimi yapmaya gidebilirim. | Open Subtitles | عندما المفترض أن اميل للمحاصيل سأكون بعيدا من الصيد أو الرماية |
| Hafta sonu gece balık tutmaya çıkacağım. | Open Subtitles | أفكّر بالذهاب صيد السمك فى الليلي نهاية الأسبوع. |
| Sadece yanlız başına balık tutmaya gitmişti. Geri dönecek; değil mi? | Open Subtitles | ذهب للصيد فقط وحده وقال انه سوف يعود، أليس كذلك؟ |
| Evlat, benim babam beni bu şekilde balık tutmaya götürürdü. | Open Subtitles | أتعلم يا صبى؟ ، إعتادَ أبى أن يأخذنى للصيد تماما مثل ذلك. |
| Beraber büyüdük. Hafta sonları balık tutmaya giderdik. | Open Subtitles | كبرنا مع بعض، كنا نذهب للصيد نهاية كل أسبوع. |
| Ölmeden birkaç hafta önce birlikte balık tutmaya gitmiştik. | Open Subtitles | قبل أن يموت بإسبوعين، طلب مني مرافقته للصيد |
| Bugün balık tutmaya gelip gidenler olmuştur muhtemelen. | Open Subtitles | أتعلمين, أي أحد ذهب للصيد اليوم من المحتمل أنه قد أتى وأختفى |
| Ben erken olduğunu biliyorum, ama bugün balık tutmaya gitmeliyim. | Open Subtitles | أعرف بأن الوقت مبكراً، لكني أعتقد بأن علينا الذهاب للصيد اليوم. |
| ve en kısa sürede içki sorunum bitince, patlayıcılarla balık tutmaya gidiyoruz. | Open Subtitles | و حالما أنتهي من مشكلة الشرب لدي، سنذهب للصيد مع المتفجرات. هل علي أن أكون هنا لهذا؟ |
| Yedi yaşımdayken büyük babam beni arkadaşlarıyla birlikte günübirlik bir tekne turuyla balık tutmaya götürdü. | Open Subtitles | عندما كنت في السابعة اخذني جدي للصيد في أحد تلك السفن مع أصدقائه |
| Birlikte balık tutmaya ya da beysbol oyununa asla gitmediğimizi düşünmek beni üzüyor. | Open Subtitles | أحزن عندما أفكر أنه لم تأتينا فرصة الذهاب للصيد معاُ قط أو للعب البيسبول |
| Hayır, Marseille'de dedem eskiden beni balık tutmaya götürürdü. | Open Subtitles | لا , في مرسيليا جدي يستعملها ليأخدني للصيد |
| Büyük bir fedakârlık yapıyor. balık tutmaya bayılır. | Open Subtitles | انه يُقدم هنا على تضحية عظيمة فهو يعشق الصيد |
| Hiç balık tutmaya gitmedik, yakalamaç oynamadık ve kucaklaşmadık. | Open Subtitles | لم نمارس معاً الصيد يوماً، لم نلعب الكرة أو نتعانق |
| balık tutmaya karım beni terk ettikten sonra başladım. | Open Subtitles | أتعلم. . بدأت الصيد فى الثلج بعد أن هجرتنى زوجتى |
| Eve döndüğümüzde balık tutmaya daha sık gitmeliyiz. | Open Subtitles | علينا القيام بمزيد مِنْ رحلات صيد السمك عندما نعود لديارنا |
| Biliyor musun, senin yaşındayken, kardeşlerim ve babamla balık tutmaya giderdik. | Open Subtitles | عندما كنت فى عمرك كنت أذهب لصيد السمك مع كل اخوانى و مع والدى |
| Bir iki hafta izin al, Jonah'ı balık tutmaya götür. | Open Subtitles | خذ أجازة لبضعة أسابيع خذ جونا لصيد الأسماك |
| Eğitim kampından önce son bir defa balık tutmaya gitmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | أحاول الحصول على رحلة صيد أخيرة قبل الذهاب إلى معسكر التدريب |
| Demek Cristina'yla balık tutmaya gidiyorsunuz? | Open Subtitles | ولكن ؟ إذن السمك لصيد " كرستينا " و أنت ! |