Bu iki çelişen niteliği barındıran şeye de canlı diyoruz. | Open Subtitles | أي شيء يحتوي هذين الإثنين . تصبح قوة حية معارضة |
Görüyorsun, kafasına silah dayadım, senin bütün sorularının cevaplarını barındıran kafasına. | Open Subtitles | أترين أنا لدي مسدس على راسه رأس يحتوي على الإجابات لأسئلتك |
Ama bir mülteci kamp yerine indim, bir milyon mülteci barındıran 40 tane kamp vardı ve biz sadece 6 doktorduk! | TED | لكني وصلت في منطقة لاجئين في مكان يحتوي على مليون لاجئ في 40 مخيما و هنالك نحن فقط 6 أطباء. |
milyonlarca bilgi barındıran... bir oda büyüklüğünde bilgisayar, yada Saturn 5 roketi. | Open Subtitles | مثل صنع حاسب آلي يمكن وضعه في غرفة واحدة و يحتوي على ملايين المعلومات أو الصاروخ ساتيرن 5 |
Gerçek hayatta işlemeyen ama bütün iyilikleri içinde barındıran din. | Open Subtitles | ذلك الدين الذي يحتوي على قوانين لا تتماشى مع الحياة الواقعية |
Dahası, yüzlerce karınca yuvası içeren bir çayırda içinde kelebek tırtılı barındıran yuvayı bulabiliyor. | Open Subtitles | ما هو أكثر، في مرج به 100 عش نمل، تكون قادرة على إيجاد العش الذي يحتوي يرقة الفراشة |
Bu yüzden, bende içerisinde ekstra besin barındıran yeni bir çeşit patates geliştirdim. | Open Subtitles | لذا، طوّرتُ بطاطي يحتوي على عناصر غذائية إضافيّة في الداخل |
Sadece yüzeysel görüntü olarak değil, gerçi buna da sahiptir, aynı zamanda bünyesinde aynı matematiksel ilişkileri barındıran açıklayıcı bir modeldir, tesadüfi bir yapıdır. | TED | ليس مجرد صورة سطحية له، رغم أنه يحتوي على صورة سطحية أيضا، بل يشتمل على نموذج توضيحي يجسد نفس العلاقات الحسابية والهياكل السببية. |
fiziksel gerçekliğin tamamının, yapısal ve tesadüfi özünü içinde barındıran bir merkezdir. | TED | هذا المكان، وليس اي مكان آخر في الكون هو المحور الذي يحتوي في حد ذاته على بنية وجوهر الاسباب الكلية لكل الحقائق المادية. |
O katta, FBI'ya, DEA'ya ve Interpol'e ait veritabanlarını barındıran bir sunucu odası bulunuyor. | Open Subtitles | وفي هذا الطابق، يوجد خادمٍ يحتوي على قواعد البيانات.. الخاصّه بالمباحث الفيدراليّه و شرطة مكافحة المُخدّرات و الشرطه الدوليّه. |
Biyolojiyi bu inanılmaz data ile birleştirmenin bir yolunu bulmamız gerekiyordu. Ve bunu yapmanın yolu, bütün genetik bilgiyi bir avatar oluşturabilecek şekilde sıralanmış olarak barındıran bir dublör, biyolojik bir dublör bulmaktı. | TED | احتجنا لإيجاد طريقة لاكتشاف الطبيعة الحيوية لتلك البيانات المذهلة، والطريقة لفعل ذلك كانت إيجاد بديل، بديل حيوي، والذي يمكن أن يحتوي على كل المعلومات الوراثية، حيث يُركب بطريقة يمكن بها أن يُقرأ متكاملاً ويمكن فعلاً أن يصنع صورة تجسيدية مذهلة. |
Ajan X dosyalarını barındıran bilgisayar bu mu? | Open Subtitles | هل ذا و الكمبيوتر الذي يحتوي على جميع ملفات العميل (أكس) .. ؟ |
Dünyanın en güçlü insanlarının günahlarını ve onların gizli banka hesaplarını barındıran bir liste o. | Open Subtitles | الملفّ يحتوي على قائمة الجرائم و الحسابات التي تحتوي على الأموال. -التي يملُكها أقوى رجال العالم . |
Hani şu şehrin haritasını barındıran. | Open Subtitles | الذي يحتوي على خرائط المدينة. |