| Şimdi zor olan, basit şeylerden mutlu olmak. | Open Subtitles | الآن التحدي لإيجاد البهجة في الأشياء البسيطة |
| Ve bu insanları daha fazla memnun etti, yaptıkları tercihlere bakarak, basit şeylerden ne kadar zevk aldıkları ortaya çıkar. | TED | وقد اتضح أنّ هذه الطريقة كانت أفضل في ارضاء الناس لكي ينظرو على الاختيارات التي قاموا بها، تفضيلاتهم التي قمت باكتشافها من خلال الأشياء البسيطة التي تسعدهم. |
| basit şeylerden mutlu olurdu. | Open Subtitles | كان يجد الأمل في الأشياء البسيطة |
| Basit bir kızım. basit şeylerden hoşlanırım. | Open Subtitles | أنا فتاة بسيطة أحب الأشياء أن تكون بسيطة |
| Basit bir kızım. basit şeylerden hoşlanırım. | Open Subtitles | أنا فتاة بسيطة أحب الأشياء أن تكون بسيطة |
| Minerallerin doğru türü yağ asitlerinin birleşmesinde bir katalizör olabilirdi örneğin karbon monoksit, metan, su gibi basit şeylerden. | Open Subtitles | الأنواع الحيحة من المعادن اللتي أمكنها تحفيز تركيبة الأحماض الأمينية من الأشياء البسيطة كأحادي أكسيد الكربون,الميثان,الماء |
| O basit şeylerden hoşlanıyor. | Open Subtitles | إنها تماماً تحب الأشياء البسيطة |
| Hayattaki basit şeylerden zevk alamamana üzülüyorum Tony. | Open Subtitles | (طوني)، يحزنني أنك لا تستطيع أن تقدّر الأشياء البسيطة في الحياة. |