| Akşam yemeği zamanı. Doktoru bekletmek istemeyiz. | Open Subtitles | حان الوقت العشاء لا نريد إبقاء الدكتور ينتظر |
| Tamam arkadaşlar,hepinize teşekkürler. Majestelerini daha fazla bekletmek istemediğimizi anlarsınız. | Open Subtitles | جيّد جدًّا, شكرا للكل,افهموا ذلك لا يمكن أن نجعل جلالته ينتظر أكثر |
| Bir ihtimal haklıdır diye kendisini bekletmek istemiyorum. | Open Subtitles | و في حال انه صدق في ذلك فعليّ أن لا اتركه ينتظر أكثر من هذا |
| Göçmen Bürosu yetkilileri yukarıdalar ve onları fazla bekletmek istemiyorum. | Open Subtitles | ضباط الهجره في الردهه وانا لا احب الاحتفاظ بهام منتظرين |
| Güzel Sandra'yı bekletmek istemem. | Open Subtitles | كلا ، لا أريد التأخر عن ساندرا الجميلة |
| Ben olsam ben de giderdim. Onu bekletmek istemezsin. Canına okur. | Open Subtitles | كنت لأذهب لو كنت مكانك,أنت لا تريد إبقائها منتظرة سوف تخرج أحشائك |
| Tüm yapması gereken bizi arayıp bahis oynayana kadar bekletmek. | Open Subtitles | كل ما عليه سوى تأخيرها بضع دقائق والاتصال بنا لنراهن على الفائز |
| Teşekkür ederim ama arkadaşlarımı bekletmek istemem. | Open Subtitles | شكرًا لكِ. لا أريد أن أُبقي صديقي مُنتظرًا. |
| Onu arka odada bekletmek mi istiyorsun? | Open Subtitles | أتُريد أن نتركهُ في الخلف، نتركهُ ينتظر في الغرفة الخلفية؟ |
| Bu geçen hafta yaptığı ve dergimizin yeni sahibini 45 dakika bekletmek zorunda kaldığım hatadan hemen sonra olandı. | Open Subtitles | وكان ذلك بعد خطأها في الأسبوع الماضي عندما أبقيتُ المالك الجديد لمجلّتنا ينتظر لـ45 دقيقة. |
| Yargıcı bekletmek istemeyiz. | Open Subtitles | ولكن يجب أن نأخذك للمحكمة لن نجعل القاضي ينتظر |
| Ve eğer izin verirsen de bundan faydalanacak yani arada bir onu bekletmek iyi olabilir. | Open Subtitles | وسيأخذ مصلحة منكِ إن تركته يفعل لذا، بين فترةٍ وأخرى جيدٌ أنت تجعليه ينتظر |
| Milyarderi bekletmek olmaz, değil mi? | Open Subtitles | ليس سلوك حسناً أن نجعل مليارديراً ينتظر ، صحيح؟ |
| Onu bekletmek istemiyorum. Onu bekletmemeliyiz. | Open Subtitles | لا أريده أن ينتظر لا يجب أن نجعله ينتظر |
| Birini bekletmek kadar düşüncesizce bir şey yoktur. | Open Subtitles | لا شيء أكثر إستهتاراً من جعل شخص ينتظر |
| İçeride kilise grubum bekliyor ve Tanrı'yı bekletmek hoş olmaz. | Open Subtitles | -كلا أستميحك عذراً لديّ لمّة للأبرشية بالداخل ليس من الأذب ترك الرب ينتظر |
| Bay Hintli telekomu bekletmek istemeyiz. | Open Subtitles | نحن لا نريد ان نجعل السيد الهندى ينتظر |
| Sizi veya başka bir centilmeni bekletmek beni çok üzüyor. | Open Subtitles | يحزنني لإبقائك أنت أو أياً من السادة منتظرين |
| Sizi daha fazla bekletmek istemiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أريد أن تبقىوا منتظرين لفترة أطول |
| Başkan'ı bekletmek istemem. | Open Subtitles | لا يجوز التأخر على الرئيس. |
| FBI'ı bekletmek istemedim. | Open Subtitles | لم أرد أن أبقي الإف بي آي منتظرة |
| Acele edin çünkü onu bekletmek istemiyorum. | Open Subtitles | اسرعي, لأننا لا نريد تأخيرها. |
| Teşekkür ederim ama arkadaşlarımı bekletmek istemem. | Open Subtitles | شكرًا لكِ. لا أريد أن أُبقي صديقي مُنتظرًا. |