| Bu listeye baktığımda -- benim için yaşayanların Zebur'u gibiydi -- farkına vardım ki, bunu kızlarımız için yapmış olsakta, biz de beraberinde çok değişmiştik. | TED | وكما انظر اليه اليوم .. انه يبدو كما لو انه ترنيمة عيش لقد ادركت .. ان ما كنت اقوم به لبناتي قد غيرني انا ايضاً |
| Bana karşı çok iyi, beni seviyor, benim için hayatını değiştirdi. | Open Subtitles | كان جيدًا جدًا معي و يحبني و غيّر حياته من أجلي |
| Ve hayatına sadece benim yazıcımdan çıkan basit bir kağıt parçası olarak başlıyor. | TED | حيث تبدأ البطاقة حياتها كقطعة ورق متواضعة تخرج من طابعة الحبر الخاصة بي. |
| Aslında paylaşılan veriyi bildiğimde ve açık bir şekilde benim rızam istendiğinde bazı sitelerin benim alışkanlıklarımı anlamasını istiyorum. | TED | في الواقع، حين أعرف البيانات التي تتم مشاركتها وتطلب مني موافقتي بوضوح، أريد من بعض المواقع أن تفهم عاداتي. |
| ve ortaya birşeyler çıkartıyordum, bu benim için bir nevi rüyaydı. | TED | و قدمكنتنى هذه القدرة من صناعة أشياء كانت كالأحلام بالنسبة لى. |
| Açıklaması şu: Bilmediğim şey benim sorunum değil, bas git, öldürücü bakış. | TED | إنه كان واضحاً: الذي لا أعرفه ليس مشكلتي، اذهب بعيداً، الموت يُحدق. |
| Bunun benim hizmetime girmesi de böyle olmuştu. ve bu erkeklerinkinden farklıydı. | TED | لذلك كان هذا كيف جاء في خدمتي ، وكنت مختلفة عن الرجال. |
| Ne kadar bedel ödemem gerektiğini biliyorum. Bu da benim kefaretim olacak. | Open Subtitles | انا اعرف كم أجد لزاما علي ان أروج وسيكون هذا هو خلاصى |
| benim için de oldukça küçük düşürücüydü, o türden insanlarla uğraşmağa alışık değilim. | Open Subtitles | كان اذلالاً لي ايضا انا لست معتادة على التعامل مع أناس من صنفه |
| Bu suçun benim evimde planlandığını kabul ediyorum ama planı yapan ben değildim. | Open Subtitles | أعترف بأن السرقة خُطط لها في منزلي لكني لم أكن انا التي خططت |
| Sen de benim kariyerimin son zamanlarında benim için mücadele ediyorsun. | Open Subtitles | والأن ها أنتِ هنا تقاتلين من أجلي في نهاية مسيرتي المهنية |
| benim adıma yalan söylediğin için, ilk içkini ben ısmarlayacağım. | Open Subtitles | بما أنّك قد كذبت من أجلي سوف أشتري لك مشروباً |
| Öyle çok ağladım ki, beni avutmak niyetiyle benim için deli olduğunu söyledi. | Open Subtitles | وبكيت كثيرا ولكي يواسيني قال انه كان مجنونا بي بشكل كبير ست سنوات |
| Mumunu benim mumumdan yakan biri olarak, beni karanlıkta bırakmadan alır ışığını. | TED | كَالَّذِي يُضِيءُ شمعته مني يحصل علي النور دُونِ أَن يقلل من نوري. |
| Ve seninle temas kurmaya çalışmak benim için çok da uygun olmaz. | Open Subtitles | وسيكون من غير الملائم مطلقا بالنسبة لى, ان احاول عمل اتصال معك |
| Her gün bu konu üzerine kafa yoruyorum, bu tam olarak benim işim. | TED | إنني أفكر في هذا الأمر كلَّ يوم ، إنه أشبه ما يكون بمهنتي. |
| Ve herkes "bu benim kardeşim de olabilirdi", diye düşünmeye başladı. | TED | وجميعنا شعر أن خالد كان من الممكن أن يكون أخ لنا |
| Tamamen dürüst olmak gerekirse, buraya gelip bunları söylemek benim için gerçekten zor. | TED | ولأكون كليا صريحا معكم، أنه من الصعب علي أن أقف هنا و أقول |
| benim varlığımdan haberi bile yok ama biz resmi olarak kuzeniz. | TED | هي لا تملك ادنى فكرة عني ، لكننا بصورة رسمية اقرباء |
| Sen şişenin altına vuruyosun ben de sallıyorum, ama benim duyularıma göre tüm bunlar tek bir bilgi kaynağında toplanıyor. | TED | أنت قمت بضربه من فوق، وأنا قمت بهزّه، ولكن من وجهة نظر حواسّي، يقترن هذان معا في مصدر واحد للمعلومات. |
| Belki de her bebekte olduğu gibi "Önce ben gördüm, o benim!" | TED | ربما كانت نظرتك مثل قواعد الأطفال هذه: إنها ملكي لأنني رأيتها أولاً |
| benim hastamın kullandığı bu protezden çok da farklı değil. | TED | وهي لا تختلف كثيراً عن التي ترونها لدى المرضى لدي. |
| benim semtimdeki markete kıyasla oldukça kibar ve işe yarar. | TED | إنّه مريحٌ ولطيفٌ جداً بالمقارنة مع مخزن البقالة في بلدي. |
| Annem benim aslında mavi bir balon almamın daha iyi olacağını söyledi. | TED | قالت لي أمي أنها تعتقد أنني يجب حقًا أن آخذ بالونًا أزرق. |