| - Hayır, o kadın benim! Sen koşarken parlak turuncu bere giyen adamsın, değil mi? | Open Subtitles | أنت الذي ترتدي قبعة برتقالية عندما تركض، صحيح؟ |
| Yılın birinde bir Noel oyuncağı tanıtmıştık bere takan küçük bir robot adam. | Open Subtitles | كان هنالك لعبة للأعياد روجنا لها قبل سنة رجلٌ آلي صغير يرتدي قبعة صغيرة |
| Ve eğer yanılmıyorsam, o giydiğiniz bere bir sanatçıya daha çok uyardı. | Open Subtitles | و إن لم أكن مخطئاً فإن القبعة التي ترتديها تناسب رجل فنان فقط |
| Savunma yarası yok, yarası yok, çürük yok, bere yok. | Open Subtitles | لا توجد جروح دفاعية، لا تمزقات، لا سجحات ولا كدمات. |
| Oradaydın. Mor bir bere takıyordun. İçki önündeki bayanın üzerine döküldü. | Open Subtitles | كنتِ هناك ترتدين قلنسوة أرجوانية سُكبت القهوة على السيدة في الأمام و غضبت |
| Sanki gidip de kendime bere almışım gibi bir durum yok. | Open Subtitles | الامر ليس كما لو انني سأجري للشوارع فقط لشراء القبعات لنفسي |
| Pervanesi olmayan bere gibi kippalar. | Open Subtitles | قبعتي اليهوديه, طاقية بدون جناح |
| Ve 1.2 cm çapında oval bir bere var. | Open Subtitles | ولقد حصلت على كدمة بيضاوية الشكل .قياس 1,2 سم |
| Bir bere taktın diye kendimizi pompişlerken seni düşündüğümüzü zamanı unutacak değiliz. | Open Subtitles | قبعة الشتاء لن توقفنا في التفكير حولك من وقتاً إلى آخر عندما نُمتع أنفسنا |
| Ama zaten sana yün bir bere aldım. | Open Subtitles | لكنني جلبت لك قبعة صوف - ربما العام المقبل - |
| Belki de bir şapka takmalıyım. Mesela bere. | Open Subtitles | ربما يجب أن أضع قبعة طاقية، أو طربوش |
| Çilekli dudak kremi, bere ve naneli çiklet. | Open Subtitles | ...مرطب شفاه بالفراولة, قبعة و حلوى النعناع |
| Adam böyle bir bere ile yolda yürürse, millet hiçbir şeyden korkmadığını anlar." | Open Subtitles | الرجل يسير فى الشارع مع تلك القبعة الناس يعرفون أنه ليس خائف من أى شئ |
| Tamam, bu söylediğin şeyin etkisi pek yok çünkü bere hâlâ kafanda. | Open Subtitles | حسناً، أثر تلك الجملة أصبح أضعف لأنك مازلت ترتدي القبعة الصغيرة على رأسك. |
| bere takan eleman. Kızgın gençler için tişörtler tasarlıyor. | Open Subtitles | صاحب القبعة ذلك الذي يصمم الأقمصة للشباب الغاضبين |
| Vücutta yara bere ya da çürük ya da herhangi bir iz yok. | Open Subtitles | لا تآكلات أو كدمات أو يثبت أثر في الجسم. |
| Hatta bacaklarında yara bere bile yok. | Open Subtitles | في الواقع، ليس هناك كدمات في الأطراف السفلية. |
| bere takıyor ve kadife ceket giyiyor ama Led Zeppelin dinliyor. | Open Subtitles | يرتدي قلنسوة "بيري" ويرتدي معطفا قطنيا "لكنه يستمع لــ"زابلاين |
| Bu yüzden hepimize bere aldım. | Open Subtitles | وهذا هو السبب في أنني حصلت لنا جميعا القبعات. |
| Peki şu sarışın, bere takan, ...Steve diye biriyle çıkan, "Mean Girls" filmini seven kız? | Open Subtitles | تعرفين. شقراء. وترتدي طاقية |
| Göğüs kemiğine bağlı, öndeki üçüncü kaburgada bere var. - Daha önce görmüştüm. | Open Subtitles | هناك كدمة على الضلع القصي الأمامي الثالث، لقد لاحظتها في وقت سابق. |
| Sağ elinin bileğinde birkaç hafif çizik ve bere mevcut. | Open Subtitles | هناك عِدّة تآكلات خفيفة وكدمات على مفاصل يدّه اليمنى، |
| Dışarı çıktık. İki hamburger ve iki bere aldık. | Open Subtitles | تعلم، لقد ذهبنا لشراء شطيرة لحم بقري واشترينا قبعات |
| Şarabı, yara bere için değil geçmişteki güzel günleri yad etmek içinmiş. | Open Subtitles | قال بأن نبيذه ليس للكدمات والجروح فقط ليّذكره بذكرياته الجميلة في الماضي |
| Ve saçlarına dikkat et. Saç tokası veya bere tak. | Open Subtitles | و اعتني جيدا بشعرك ضع مثبت للشعر او شيئا ما |