| Stalin'in Polis Şefi Beria ve Dışişleri Bakanı Molotov, Berlin'i geziyor. | Open Subtitles | قائد شرطة ستالين، بيريا ،ووزير خارجيته مولوتوف، يقومون بجولة في برلين |
| Ama bunun, Berlin'i terk edeceğim anlamına geldiğini sanıyorsanız, yanılıyorsunuz! | Open Subtitles | لكن إذا اعتقدتم أن هذا يعنى أننى سأرحل عن برلين |
| Berlin'i yok etmeme yardım edeceksin ve bildiğim kadarıyla da bütün bunlar bitecek. | Open Subtitles | تساعدني في القضاء على برلين و بقد ما أنا مهتمة، كل هذا سينتهي |
| Sen bana Berlin'i... ortadan kaldırmak için yardım ettiğinde, zaten tüm bunlar bitecek. | Open Subtitles | تساعدني في القضاء على برلين و بقد ما أنا مهتمة، كل هذا سينتهي |
| Dünya Savaşı'nın sonunda Rusya Berlin'i aldığında iki asker sığınağa giriyorlar ve... | Open Subtitles | عندما أستولوا الروس على برلين. بنهاية الحرب العالمية الثانية. جنديين دخلوا القبّو. |
| Berlin Duvarı'nın 1989'da yıkılışından sonra Doğu Berlin'le Batı Berlin'i bağlayan bu binayı, Potsdamer Platz'da inşa ettik. | TED | بعد سقوط الجدار عام 1989، شيدنا هذا المبنى وربطنا شرق برلين بغربها، في ساحة بوتسدام بلاتز. |
| Yine de bana öyle geliyor ki Berlin'i benden önce göreceksin. | Open Subtitles | يبدو بالرغم من ذلك ، كما لو أنك سترى "برلين" قبلى |
| Rastenburg, Berlin'i arıyor. Rastenburg, Berlin'i arıyor. | Open Subtitles | راستنبرج تنادى برلين راستنبرج تنادى برلين |
| Büroma bağla. Bana telsizden Berlin'i bağla, generalin bürosuna aktar. | Open Subtitles | نعم سيدي ، أيها الرقيب ، أعطنى برلين عن طريق الاٍذاعة ثم صلها بمكتب الجنرال |
| Sorunumuz da Berlin'i terk edip, Berchtesgaden'e gitmek zaten. | Open Subtitles | حول مسألة المغادرة.. للخروج من برلين والذهاب الى بركتشغادن. |
| Sovyetler bu duruma, kendi yeni paralarını basarak ve paranın tüm Berlin'i kapsaması gerektiğinde ısrar ederek karşılık verdiler. | Open Subtitles | انتقم السوفيت بإصدار عملتهم الجديدة وقد أصرّوا إدخالها إلى سائر أنحاء برلين |
| Eğer tankları getirirsen tüm Berlin'i ele geçirmeye çalışmakla suçlanırsın, onlar da kendi tanklarını getirirler. | Open Subtitles | لو أتيت بالدبابات سيُطالك إتهام التخطيط للإستيلاء على برلين كلها وهم بدورهم سيخرجون بدباباتهم |
| Bu miktar biz Berlin'de barışçıl bir çözüm ararken, Berlin'i sınırsız bir biçimde desteklememize imkan sağlayacak. | Open Subtitles | ستسمح لنا هذه الحمولة إحياء برلين لأجل غير مسمى بينما نُحاول إيجاد حل سلمي لمشكلة برلين |
| "Khruschev görüşme süresince sürekli "Batı Berlin'de bulunan askerlerinizin etrafını sarmış durumdayız ve Batı Berlin'i istediğimiz an alabiliriz" sözlerini dile getiriyordu. | Open Subtitles | والت روستو مساعد للرئيس كينيدي :ما داوم خروشوف على قوله هو نحن نحيط بكل قواتك في برلين الغربية |
| Fakat Kennedy bir jest yapılması gerektiğinin farkına varmıştı. Amerika'nın hala Berlin'i savunma niyetinde olduğunu gösteren bir işaret. | Open Subtitles | لكن كينيدي أدرك أنه لابد من تلميح يوضح أن أمريكا لازالت معنية بالدفاع عن برلين |
| 1963'te başkan Kennedy Batı Berlin'i ziyaret etti. | Open Subtitles | في عام 1963 زار الرئيس كينيدي برلين الغربية |
| Führer'im, bu planları hayata geçirmek istiyorsanız, Berlin'i terk etmelisiniz. | Open Subtitles | سيدى الفوهرر، إذا وعيت حقيقة هذه الخطط ، عليك أن تترك برلين |
| *Berlin'i terk etmezsek, Bolşeviklerin gırtlağımızı keseceğine ikna edin. | Open Subtitles | ،أقنعه بأننا إن لم نغادر برلين فإن البلشفيين سيجزون أعناقنا |
| Führer'im, bildiğiniz gibi, SS ve Himmler komutasındaki tüm sağlık birimleri, Berlin'i terk etti. | Open Subtitles | سيدى الفوهرر، كما تعرف كلّ الأقسام الطبية الذي تقع تحت سلطة المخابرات وهيملير غادرت برلين |
| Ben yıllar önce, Berlin'i Kızıllardan aldım ve ölene kadar da şehrimi savunacağım. | Open Subtitles | قبل سنوات، دحرت الشيوعيين عن برلين وسأدافع عن المدينة حتى يومي الأخير |