| gerçekten koşturuyor, çünkü hava sıcak yavrularını beslemeye çalışıyor | TED | إنها مسرعة حقاً لأن الطقس حار لتحاول إطعام صغارها |
| Ben, ailesini beslemeye çalışan umutsuz bir adamım. - Senin ailen yok ki. | Open Subtitles | أرجوك أنا مجرد شاب يائس يحاول إطعام أسرته |
| Gıdalar, nüfuslarını beslemeye çalışan düşük gelirli ülkelerde tüketiciler tarafından israf edilmez. | TED | لا يهدر المستهلكون الطعام في البلدان الفقيرة التي تكافح لإطعام شعبها. |
| bakın ne kadar da şişman, oda yavrularını beslemeye geliyor. | TED | انظرو كم هو سمين, إنه عائد لإطعام صغاره |
| -birkaç ağzı daha beslemeye yeter. | Open Subtitles | ما يكفي لتغذية المزيد و المزيد من السكان |
| Çocuklarımızın, bugün ektiğimiz tohumlardan yetişecek ağaçları beslemeye devam edebilecek genç erkekler ve kadınlar olmalarını istiyorum. | TED | أريد أن يصبح أطفالنا رجالًا ونساءً يمكنهم مواصلة تغذية الأشجار التي ستكبر من البذور الأصلية التي نزرعها الآن. |
| Sanırım onu beslemeye başlamak zorundayım. | Open Subtitles | أعتقد أنه علي البدأ في إطعامها |
| Ya bütün dünyayı yanlış kurdu beslemeye ikna ediyorsa. | Open Subtitles | وهو.. يقنع العالم بأكلمه ان يطعم الذئب الخاطئ |
| Bu yaratıkları da beslemeye gücümüz yetmez. | Open Subtitles | لا يمكننا تحمل إطعام هذهِ المخلوقات أيضاً |
| Bu yaratıkları da beslemeye gücümüz yetmez. | Open Subtitles | لا يمكننا تحمل إطعام هذهِ المخلوقات أيضاً |
| Imagine 10 milyon aç ağızı beslemeye çalışıyor. | Open Subtitles | تخيل محاولة إطعام عشرة ملايين فم جائع |
| Çin'deki tüm maymunları beslemeye yetecek kadar yer fıstığı ezmem var. | Open Subtitles | الفول السوداني تكفي لإطعام قردة الصين كلها |
| Kuşları beslemeye gidiyordum. | Open Subtitles | انظري، لقد كُنت في طريقي لإطعام طيور الطنان |
| İkimiz parka ördek beslemeye gitsek nasıl olur? | Open Subtitles | لما لا نذهب لإطعام البط في المنتزة , نحن الإثنان فقط؟ |
| Ve biliyorlar ki bu, herkesi beslemeye yetmeyecek. | Open Subtitles | , ويعرفون ايضا بان الطعام لن يكن كافي لتغذية الجميع |
| Ona sanki doyurulmaya ve beslemeye muhtaç çocuklar sırasındaymış gibi davranıyordum. | TED | كنت أتعامل معها مثل أنها كانت على خط التجميع من الأطفال الذين يحتاجون إلى تغذية ووضعهم على السرير. |
| Ben sadece onu beslemeye çalışıyordum. | Open Subtitles | فقط كنت أحاول إطعامها |
| O ailesini beslemeye çalışıyordu, bu nasıl suç olur? | Open Subtitles | حاول أن يطعم عائلته ، كيف تكون هذه جريمة ؟ |
| - PunJab'daki evimi özlemiştim. Trafalgar meydanına kumru beslemeye gittim. | Open Subtitles | لذا خَرجَ إلى ساحة الطرف الأغرِ لتَغْذِية الحماماتِ |
| Doğa zahmet ve ter olmadan, her şeyi kendi üretir bolluk ve bereket günahsız insanlarımı beslemeye yeterdi. | Open Subtitles | الطبيعة الخيرة بدون جهد و لا عناء تنتج محاصيلها بوفرة لتطعم شعبي المسالم |
| Annem evimizin etrafında duran serserileri beslemeye alışkındı. onu aldık. | Open Subtitles | أمي كانت تطعم المشردين في منزلنا |
| Balık tacoları yapmıyorum burada, Larry. Çocuğumu beslemeye çalışıyorum. | Open Subtitles | لا اريد عمل سمك تاكو انا احاول اطعام الطفل |
| Asla beslemeye ya da sarj etmeye gerek yok. | Open Subtitles | لا يتعين اطعامها أو إعادة شحنها. |
| Balıkları beslemeye geldim. | Open Subtitles | أتيت فقط لأطعم السمك |
| Bir kaç dakika önce onu beslemeye gittim. | Open Subtitles | لقد ذهبتُ لإطعامها منذ دقائق قليلة |