| Buradaki beyaz kenardan daha beyazını koyduğumu ve sizi aldattığımı düşünebilirsiniz. | TED | قد تعتقد بأنني قد غششت بأنني قد وضعت بياضا أقل من بياض الحدود هناك |
| Şimdi ise sadece yumurtanın beyazını yiyorsun. Çok teşekkür ederim. | Open Subtitles | والآن , يبدو أنه "أوه بياض البيض فقط شكراً جزيلاً" |
| Sadece yumurtanın beyazını getirmelerini isteyebilirsin. | Open Subtitles | يمكنك ان تجعلهم يُحضرون بياض البيض فقط |
| "beyazını, hemen nazikçe sarısının üzerine doğru tahta bir kaşıkla iki-üç saniye bastırın." Hemen. | Open Subtitles | "فوراً وبلطف قومي بدفع البياض في الصفار بواسطة ملعقة خشبية" لمدّة تتراوح ما بين ثانيتان إلى ثلاث ثوان. "فوراً". |
| beyazını sevmiyorum. Sarısını seviyorum. | Open Subtitles | لا أحب البياض أحب فقط الصفار |
| "Gözlerinin beyazını görene kadar ateş etmeyin." | Open Subtitles | لا تطلقوا النار حتى تشاهدوا بياض أعينهم"؟" |
| İlk olarak, bilimciler kayganlaştırıcı görevi gören ve proteinlerin uzun kordonlarını kaplayarak, birbirlerinin içlerine süzülmelerini kolaylaştıran üre molekülü ile haşlanmış yumurtanın beyazını suyun içinde çözdüler. | TED | أولاً، يقوم العلماء بإذابة بياض البيض المسلوق في الماء مع مادة كيميائية تسمى اليوريا "البولة" لليوريا جزيئات صغيرة تعمل كالمزلّق تغطي خيوط البروتينات الطويلة و تجعلها أسهل في الإنزلاق مع بعضها البعض |
| Gözlerimin beyazını görebilirdin resmen. | Open Subtitles | وكل ماتراهـ هو بياض عيناي |