| Afedersin. "Çoğu insan" deyip bana ders veren, insan bile değil. | Open Subtitles | شخص ما هو ليس حتى إنسان يعطينى محاضرة عن معظم الناس |
| Ama onun için bir ay daha vermeliler. Daha formda bile değil. | Open Subtitles | كان ينبغي أن يكون ذلك خلال شهر واحد بالنسبة له إنه ليس حتى في مستوى الشكل المطلوب بعد |
| Uzun sürmesini istemiyorum. Günlük ödeme bile değil. | Open Subtitles | لا أريد أن يطول عمري، هذا ليس حتى يوم التحصيل. |
| Ne ihtişamlı ne de güzel. Destansı bile değil. Sadece doğru olanı yaparsın. | Open Subtitles | ليس مجيداً ولا جميلاً، ولا حتى بطوليّاً ليس سوى فعل ما هو صواب |
| O senin değil! Benim bile değil! Artık bende değil. | Open Subtitles | إنه ليس مِلككَ، إنه حتى ليس ملكي، فلم يعد بحوزتي |
| Hiç önemi yok, efendim. Okyanusta bir damla bile değil. | Open Subtitles | اوو سيدى العزيز ، انها حتى ليست نقطة فى محيط |
| Aslında kendi rüyam bile değil. Bir arkadaşımın rüyası. | Open Subtitles | في الواقع، إنّه ليس حتى حلمي إنّه حلم صديق ليّ |
| Doğru zaman değil, doğru zamanın dörtte biri bile değil! | Open Subtitles | ليس الوقت المناسب ليس حتى ربع الوقت المناسب |
| Çöp. Kitaptan bir parça bile değil. | Open Subtitles | حسناً، إنه نفايه إنه ليس حتى بجزء من الكتاب |
| Bir veterinerle çıkamazsın. Gerçek bir doktor bile değil. | Open Subtitles | لا تستطيعين مواعدة طبيب بيطري إنه ليس حتى طبيبا حقيقيا |
| Yasadışı falan bile değil. | Open Subtitles | هذا ليس حتى من الناحية القانونية او ايّ شيئ |
| Benim çocuğum bile değil. Öksüz. Cinayete kurban giden bir dostumun çocuğu. | Open Subtitles | إنه ليس حتى إبني , إنه يتيم والده عرض نفسه للقتل |
| Yalan söylemişler. Dakikalarca eğlence bile değil. | Open Subtitles | لقد كذّبوا انه ليس حتى دقائق من المرح حتى |
| Onları hiç satmayacaktın şu Hemşire kadına bile, değil mi? | Open Subtitles | لم تكن في نيتك بيعها ابدا ولا حتى لتلك المرأة الراهبة، أليس كذلك؟ |
| Hayır, O bile değil. Ben hala lisede okuyorum. | Open Subtitles | ولا حتى هذا أنا فى نهاية المرحله الثانويه |
| - Silahlı bile değil, zararsız. - O şey bir katil ve ben onu gördüm. | Open Subtitles | إنه حتى ليس مسلحاً ، إنه غير مؤذي إنه قاتل ، و أنا قد رأيته |
| Kuklam canınızı yakamaz. Canlı bile değil. Ölü o! | Open Subtitles | الدمية لا تستطيع إيذاؤكم ، إنه حتى ليس حيّ ، إنه ميّت |
| Aklını mı kaçırdın? Ben NATO İrtibat'tanım. Burası benim ülkem bile değil. | Open Subtitles | هل فقدت عقلك، انا ضابط ارتباط لحلف الناتو أنها حتى ليست بلدي. |
| Giriş sınıfındasın ve yoga merkezi bile değil. | Open Subtitles | أنتِ تذهبين إلى صف مبتدئين وليس حتى في صالة يوغا |
| Bu kabul edilebilir bir ihtimal bile değil. | Open Subtitles | هذا ليس حتّى سيناريو مقبولًا بأيّ حال من الأحوال. |
| Orası gerçek bir ülke bile değil. Kısaltmalarıdan oluşan bir ülke! | Open Subtitles | إنها ليست حتّى دولة حقيقة إنّه اختصار لعين |
| İyi de o sonradan görme. Sosyal Yardımlaşma Grubu'ndan bile değil. | Open Subtitles | لكن هذه محدثة ثراء انها ليست حتى من مجموعة المنحات الخيرية |
| Tüm bunları onun için yapıyorsun ve o ailenden bile değil. | Open Subtitles | أتقومين بكلّ ذلك من أجله، مع أنّه حتّى ليس من عائلتكِ. |
| Boşversene, o benim çocuğum bile değil. | Open Subtitles | حسناً , أنسي هذا , أنه حتي ليس طفلي |
| Hepsini değil, şahsen kaybettiğim kadarını bile değil bu yüzden paylaşmayacağım demek istediğin buysa. | Open Subtitles | ليس باكمله، لم يكن حتى ما خسرته انا لوحدي لذا لن اتشاركه مع احد ان كان هذا قصدك |
| - Sokaktakilerin çoğu Detroitli bile değil. | Open Subtitles | معظم الناس الذين في الشوارع ليسوا حتى من ديترويت |
| Hayır, ünlü bile değil, bilge rahip Kiyomizu tapınağından, çok tuhaf bir hikaye duymuş. | Open Subtitles | لا حتى الكاهن الحكيم المشهور من معبد كيوميزو لم يسمع قصة غريبة مثل هذه |
| Senin tipin bile değil. Sırf beyin. | Open Subtitles | إنها ليست حتى نوعك المفضل أيها العبقرى |
| Saat daha 20:00 bile değil. Gerçekten uyumak zorunda mı? | Open Subtitles | حتى لم تصبح الثامنة بعد أتعتقدين حقا ً أنه سينام؟ |