| Üç gün evde kalıyor. Sonra 203 dolarlık banka hesabıyla alınan 1.500 dolarlık biletle Moskova'ya gidiyor. | Open Subtitles | ثم , بتذكرة قيمتها 1,500 دولار من حساب مصرفي رقم 203 , ذهب الى موسكو |
| O uçağa tek yön biletle ve valizsiz binemezsin. | Open Subtitles | لا يمكنك ركوب الطائرة بتذكرة ذهاب من دون أمتعة |
| Altın bir biletle. Bileti aldım, ve kahve kavanozuna koydum. | Open Subtitles | بتذكرة ذهبية, سنضع التذكرة في علبة للقهوة |
| David, Venice'e giden iki biletle ortaya çıktı. | Open Subtitles | ظهر ديفيد ومعه تذكرتين للبندقية. |
| Em, iki biletle başa çıkabilirim. | Open Subtitles | أيم" يمكنني أن أتولى أمر تذكرتين " |
| Polisler geldi biletle. | Open Subtitles | ثم تأتي الشرطة بتذكرة. |
| Bunun yerine, onu Edinburg'a gönderdim birinci sınıf biletle. | Open Subtitles | (بدلاً عن ذلك، أرسلته إلى (إيدنبرج بتذكرة سفر درجة أولى |
| Bunun yerine onu 1.sınıf biletle Edinburgh'a yolladım. | Open Subtitles | (بدلاً عن ذلك، أرسلته إلى (إيدنبرج بتذكرة سفر درجة أولى |
| Bay Doğru altın bir biletle ofisine gelip devasa tekliflerle senden Mayberry inşa etmeni istiyor ve bu bana hiç mantıklı gelmiyor. | Open Subtitles | سيد (صائب) يأتي لمكتبك بتذكرة ذهبية، وعمولة ضخمة ...ويطلب منك |
| Yani, sen elinde yalnız köye bir biletle dururken Paige'in gönül işleriyle uğraşması kötü olmalı. | Open Subtitles | ، أعني أنه من الصعب عليك رؤية (بايج) يُتغزل بها "في حين أنت تحمل تذكرتين إلى مهرجان "لونلي فيل |