| Söyleyebileceğim birşey yok... Üzgünüm bayım. Hayal kırıklığına uğradığını görebiliyorum. | Open Subtitles | لا يوجد شيء يمكنني أن أقوله أرى بأنك خائب الأمل |
| Eğer gerçekten bir şey varsa, burda benim yapabileceğim birşey yok. | Open Subtitles | إذا كان هناك فعلاً شيء ما لا يوجد شيء يمكنني فعله |
| Rachel çok üzgünüm. Bu konuda yapabileceğim birşey yok. | Open Subtitles | راشيل أنا أسف ولكن لا يوجد ما أستطيع أن أفعله فى هذا |
| Burada bizim için birşey yok. Artık gitmemizin vakti geldi. | Open Subtitles | ليس هناك شيء نفعله هنا، حان الوقت كي نغادر المكان |
| İşim de elinizdekileri almak! Burada size göre birşey yok. | Open Subtitles | لا يوجد شئ هنا يخصك الا اذا اتيت هنا لتشتريها |
| Dört sikke, ellerde birşey yok. Uno, dos, tres, quatro. | Open Subtitles | أربع عملات, لاشئ بيدى واحد, اثنان, ثلاثة, أريعة |
| Ölüm onun canını sıkmıyor çünkü hayatta istediği birşey yok! | Open Subtitles | الموت لا يقلقه لأن ليس هناك ما يريده فى الحياة |
| Terfide ettirildim. Buda iyi birşey. Burada kötü olan birşey yok. | Open Subtitles | وحصلت على ترقية أيضاً, وهذا شىء جيد لا يوجد شىء سىء فى الأمر |
| Okunacak hiç birşey yok sanki boş bir defter gibi. | Open Subtitles | لا يوجد شيء لرؤيته إنه يبدو مثل دفترَ ملاحظات فارغ. |
| Hemşire: Ceplerinde birşey yok, değil mi Mike? | TED | الممرضة : لا يوجد شيء في جيوبك .. أليس كذلك ؟ |
| Bunun ses hızı olduğunu bana söyleyecek birşey yok ve çok yakında ulaşabileceğim maksimum hız olan saat de 1522 km' ye ulaşacağım | TED | لا يوجد شيء آخر لأقوله، إنها سرعة الصوت، وقريبا سأكون في الواقع سريعا أكثر من أي وقت مضى، 822 ميل في الساعة. |
| -Çalınan herhangi birşey yok. -Kontrol ettim.Kısa devre de yok. | Open Subtitles | لا يوجد شيء مفقود لقد فحصتها , انه ليس عطل كهربائى |
| Yapabileceğin birşey yok. | Open Subtitles | لا يوجد ما تستطيعين فعله لا تستطيعين مساعدتها إلا |
| Eminim öyledir, fakat benim söyleyebileceğim birşey yok. | Open Subtitles | وانا اعتقد انكَ كذلك ولكن لا يوجد ما اخبركَ بهِ |
| Endişe edecek birşey yok. | Open Subtitles | لا يوجد ما تقلق بشأنه انقاذ حياتك بين ايدينا |
| Böyle birşey yok ki! 1.80 boyunda bir kurbağamut gördün mü? | Open Subtitles | ليس هناك شيء من هذا القبيل ضفدع ماموثي طوله ستة أقدام. |
| Bilmiyorsun. Elle tutulur birşey yok. | Open Subtitles | أنت لا تعرف , لا يوجد شئ يمكن أن تضع إصبعك عليه |
| Son birkaç saattir bu elbiseyi düzeltmeye ve temizlemeye çalışıyorum ve emin ol değişen birşey yok, | Open Subtitles | أنا لدي فقط عدة ساعات لإصلاح هذا الفستان و تنظيفه وأن أتأكد بأن لاشئ آخر سيحدث له |
| - Görecek başka birşey yok. - Hayır, var. | Open Subtitles | ـ ليس هناك ما يمكن أن تفحصه ـ لا بل يجب أن يفحص |
| Tartışacak birşey yok. Şarap mahzenini ödemiyoruz. | Open Subtitles | لا يوجد شىء نناقشه هنا، لن ندفع من أجل مستودع المشروبات لديك |
| Orada tehlikeli birşey yok tabii açıktaki kabloları saymazsak. | Open Subtitles | لايوجد شيء خطر هنالك ، ماعدا الأسلاك الكهربائية |
| Burada taş ve çamurdan başka birşey yok. | Open Subtitles | نعم، حَسناً، هناك لا شيء هنا لكن الوسخَ والصخورَ. |
| Başkaları için yapabileceğin birşey yok. | Open Subtitles | لا شيء هناك أنت يمكن أن تعمله لأي شخص آخر. |
| Sinsi yalancı Naziler kadar nefret ettiğim başak birşey yok. | Open Subtitles | لا شي أكرهه أكثر من النازيين الكاذبين المتلصصين |
| Bu raporda birşey yok, baylar. | Open Subtitles | لا جديد فى التقرير يا سادة |
| Korkulacak birşey yok. | Open Subtitles | حسناً إذن ليس هنالك شيء لتخافه |
| Tanıyorsun onu. Şüphelenecek birşey yok. | Open Subtitles | أنت تعرف شقيقتي، ما من شيء يثير القلق حيالها |
| Sizi seviyoruz. Birbirimizi seviyoruz ve endişelenecek birşey yok. | Open Subtitles | نحن نحبّكم و نحبّ بعضنا الآخر, لا شيء يدعو للقلق. |