| Onun için iyi bir şey kalmamıştı | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء أبداً جيد بما فيه الكفاية لها |
| Her zaman inançlıydın, ama artık bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | دائما كان عندي إيمان، لكن لم يكن هناك شيء. |
| Hallettiğimde garaj yolunda asfalt ve saç dışında geriye bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | بمرور الوقت كنت أنتهيت... لم يكن هناك شيء متروك إلا سدادات الشعر والأسفلت على الممر. |
| Bütün Marslılar yok olduğundan istilacıların beslenecekleri bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | مع كل المريخ ذهب، كان الغزاة لا يبقى شيء لإطعام عليه، |
| Ama sabah olduğunda, onlardan geriye yerde, sıralarda ve duvarlarda temizlenmesi gereken kandan başka bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | لكن في الصباح لا يبقى شيء منهم فقط الدم الذي ننظفه من على الارضيه والأثاث والجدران |
| Bittiğinde geriye gömülecek bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | وعندما قضي عليهم لم يتبقي ما يدفن |
| Üzgünüm. Yapılacak bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | أَنا آسف لم يكن هناك شيء لفعله |
| Bana yapacak bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء بالنسبة لي لقراءة. |
| Kurtaracak bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | لم يكن هناك شيء نحافظ عليه |
| Bunda saklanacak bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | ولم يكن هناك شيء احب ان احفظه |
| İstilacıların beslenecekleri bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | كان الغزاة لا يبقى شيء لإطعام عليه، |
| Bittiğinde geriye gömülecek bir şey kalmamıştı. | Open Subtitles | وعندما قضي عليهم لم يتبقي ما يدفن |