| Ama siz Hıristiyan olmayanlar için bir değeri yok. | Open Subtitles | لكنها ليست ذات قيمة لكم يا معشر غير المسيحيّين |
| Öte yandan, kazanamazsam o kasetin aslında pek bir değeri yok, değil mi? | Open Subtitles | بطريقة أخرى , هذا الشريط ليس له قيمة إلا إذا فزت , صحيح؟ |
| Haklısınız efendim, ama bu çakmağın duygusal bir değeri var. | Open Subtitles | هذا صحيح يا سيدي لكن هذه القداحه لها قيمة عاطفية |
| O zaman Betsy'nin kendi durumu hakkındaki gerçeği bilmesinin bir değeri var mı? | TED | إذا، هل هناك أي قيمة لمعرفة بيتسي حقيقة ما يجري؟ |
| Diyorum ki, erkekçe yapılan sporların askeriye açısından bir değeri var. | Open Subtitles | أنني اعتقد بأن هنالك قيمة في الرياظة الرجولية من اجل الجيش |
| Mektupların bir değeri olduğunu düşünmedim, insana sağlayacağı fazla bir şey yok, ama çoğu kez karşılığını ödemeye hazır birileri bulunur. | Open Subtitles | لم اعتقد ان الخطابات كانت تساوي اي شيء لكنه لم يكن لديه الكثير ليعرضه لذا فقد قبلتهم الى ان يكون مستعدا للسداد |
| Şimdi Sen Batılı piç bunun hiç bir değeri olmadığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | والآن يقول وغدكم الغربي أنها لا تساوي شيئاً |
| İşlerin ters gitmesi durumunda, rehine olarak bir değeri olabilir. | Open Subtitles | سيكون ذو قيمة كرهينة، في حال سارت الأمور بشكل سيء |
| Filmin bir değeri olabileceğini düşünerek, aldım. Bu, onu son görüşümdü. | Open Subtitles | فكّرت أن الفيلم يساوي شيئاً وأخذته، وتلك آخر مرة رأيته. |
| Gerçek deneyimlerin özünde olan zevk ya da acı veren bir değeri mi var? | TED | هل هناك قيمة موروثة في التجارب الحقيقية، سواءا كانت هذه التجارب ممتعة أم مؤلمة؟ |
| Hala bir değeri olduğunu farkettim. | Open Subtitles | أعتقد بأن الأمر لا يزال ذات قيمة كبيرة عندكم |
| Böylesi bir bilginin belli bir değeri olmalı. | Open Subtitles | معلومات كهذه تبدو ذات قيمة جوهريّة |
| Haydutların gözünde hizmetçilerin bir değeri yoktur. | Open Subtitles | الخادمة ليست ذات قيمة لقطاع الطرق هؤلاء |
| Eğer gerçekten bir değeri olsaydı onu yıllar önce rehin verirdim. | Open Subtitles | لو كان ذلك له قيمة و يستحق لقمت برهنه من سنوات |
| Bir zamanlar bana, düşündüğüm ve söylediğim her şeyin bir değeri olduğunu öğreten özel bir adamla tanışmıştım. | Open Subtitles | سابقا، قابلت شخصا مميزا جدا علمني انا ما أفكر به وأقوله له قيمة |
| Ayrıca istediğim bir şey daha var, maddi bir değeri yok ama benim için daha kıymetli. | Open Subtitles | هناك شيء آخر أريده ليس له قيمة مادية، ولكن بالنسبة لي أكثر قيمة. |
| Bence cazibenin özgün bir görünüşü ve özgün bir değeri var. | TED | أعتقد أن الروعة لها نداء حقيقي لها قيمة حقيقية |
| Sanırım bu arabanın manevi bir değeri vardır? | Open Subtitles | أعتقد بأنه يحمل لها قيمة عاطفية أتعلم ذلك؟ |
| bir değeri olması için, bunu parçalara ayırman gerekir. | Open Subtitles | حتى يكون لها أي قيمة سيكون عليك أن تمزقها إرباً |
| Çocuklara asıl önemli olan gelecekte geçmişi anmanın bir değeri olduğunu öğretiyorlar. | Open Subtitles | هم يعلّمون الأطفال بأنّ هناك قيمة في العودة للماضي، في حين أن المستقبل هو الأهم |
| Eğer bir değeri varsa. | Open Subtitles | ان كانت تساوي اي شيء. |
| Şimdi Sen Batılı piç bunun hiç bir değeri olmadığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | والآن يقول وغدكم الغربي أنها لا تساوي شيئاً |
| O kitabın hâlâ bir değeri olduğunu düşünen yabancı güvenlik ajansları. | Open Subtitles | من وكالات الأمن الأجنبية التي تؤمن بأن الكتاب اللعين ما يزال ذو قيمة |
| Ayrıca annemi götürmene izin veriyorum. bir değeri olmalı. | Open Subtitles | أيضاً سوف أجعلك تراقب أمي هذا يساوي شيئاً |
| Onun, bizimle işbirliği yapmanın bir değeri olduğunu anlamasına yardım ettim sadece. | Open Subtitles | ببساطة لقد ساعدتها على الفهم بأن هناك قيمة للتعاون معنا |
| Bunun bir değeri varsa böyle bitmesini istemezdim. | Open Subtitles | من أجل ما يستحقه الأمر كنت أتمنى أن لا ينتهي الامر بتلك الطريقة |