| Benim nilüferimin sadece bir günlük bileti var ve uçmuyor otobüse biniyor. | Open Subtitles | لدى لوتسي تصريح ليوم واحد فقط و لا تطير بل تأخذ الحافلة. |
| Oraya gidip onu görmek için bir günlük izin istiyorum. Bir gün. | Open Subtitles | وأنا أريد خروج ليوم واحد لأذهب هناك وآراها. |
| Gelecekte bir günlük yolculuğu başarı olarak mı görüyorsun? | Open Subtitles | هل تسمى نجاحنا ليوم واحد فى المستقبل نجاحا ؟ |
| Masters'in devlete verdiği bir günlük zarar bile bundan daha fazla. | Open Subtitles | ماسترز يتفوق على الحكومة بهذا القدر من المال في يوم واحد |
| Çünkü eğer doğru söyleseydin sana bir günlük klinik işi verecektim. | Open Subtitles | لإنك إذا أخبرتني بالحقيقة.. كنت سأعطيك يوم واحد للعيادة هذا كذب |
| Ona verdiğim her hap Daphne'nin cehenneminden bir günlük çıkış demekti. | Open Subtitles | كل حبة اعطيها لها .. كأنها يوم من الحرية من جحيم دافني |
| Bu insanlar doğdukları yerden bir günlük yürüyüş mesafesinden uzağa hiç gitmediler. | Open Subtitles | هؤولاء القوم لم يبعدوا قط مسافة المشي لمدة يوم عن مسقط رؤوسهم |
| bir günlük iş için hiç de fena değil, değil mi? | Open Subtitles | ليس سيئاً بالنسبة ليوم واحد من العمل، أليس كذلك؟ |
| Sanırım bir günlük yeteri kadarını duydun. Ayrıca, geç oldu. | Open Subtitles | أعتقد أنك قد سمعت ما يكفي ليوم واحد بالإضافة إلى أن الوقت قد تأخر |
| Sadece bir günlük benim kölemdin. | Open Subtitles | ماذا تفعله هنا؟ كان عليك أن تكون عبدي ليوم واحد فقط |
| Sizlere ekmek ve bira vereceğim ve bir günlük çalışmanız için bütün günahlarınızı affedeceğim. | Open Subtitles | سأعطيكم الخبز والشراب والغفران لجميع ذنوبكم مقابل العمل ليوم واحد |
| bir günlük degil hergün. | Open Subtitles | أريد مثل هذا الحب خلال حياتي بأكملها وليس ليوم واحد فقط. |
| Lise sonlar ne yapacak? En azından bir günlük... Spor müsabakası yapalım. | Open Subtitles | ماذا نفعل بشأن هذا , ما رأيكم فقط ليوم واحد |
| Nadiren görülebilen bu bebek de en fazla bir günlük. | Open Subtitles | ونادرا ما لمحت هذا الطفل قد يكون عمره يوم واحد. |
| bir günlük yemeğimiz kaldı ve her şeye inanmaya hazır konumdalar. | Open Subtitles | لدينا يوم واحد من الطعام المتبقي، وهم مستعدون لتصديق أي شيء. |
| Asrın ortalarında 8 milyar -belki daha fazla- insan kentlerde veya kentlere bir günlük yolculuk mesafesinde yaşayacaklar. | TED | ففي منتصف القرن القادم سنغدو ما يقارب 8 مليارات نسمة تعيش في مدن تبتعد عن بعضها البعض مسافة سير يوم واحد فقط |
| Ama bir günlük kömür bile normal bir 1 GW'lik termik santraldeki karbondioksit oranını feci bir şekilde arttırıyor. | TED | لكن يوم واحد من الفحم يضيف كميات مهولة من ثاني أوكسيد الكربون في منشأة الفحم المعتادة ذات الغيغاواط. |
| bir günlük özgürlük 10 yıllık boyunduruktan daha iyidir. | Open Subtitles | يوم من الحرية افضل من عشر سنوات من الظلم |
| bir günlük bir ara. Böylece doktorumuz sang görebilir. | Open Subtitles | لمدة يوم فقط ثم سيمكن لطبيبنا يُمْكِنُ أَنْ يفحص المتهمِ. |
| Babam bir günlük tutardı. | Open Subtitles | لقد اعتاد أبى أن يحتفظ بيوميات |
| Gardiyana verilen bir sigara, bir günlük itibardı. | Open Subtitles | سيجارة واحدة للحراس، تمثل يوما واحدا من الكرامة |
| Babam her akşam yemekten sonra yazdığı bir günlük tutardı. | Open Subtitles | أحتفظ والدي بدفتر يوميات كتب فيه كل ليلة بعد العشاء |
| Rub Al-Khalideki yarı yol kampına ulaşabilenlere ödül olarak bir günlük istirahat verilecek. | Open Subtitles | أولئك الذين يَبْقونَ لوُصُول المعسكرِ نصف الطريقِ في الربع الخالي سَيُكافئون باستراحة يومِ كاملِ. |
| bir günlük mesele gibi bir şey olsun bu. | Open Subtitles | إن هذا اتفاق مدّته يومٌ واحد. |
| Nome'den bir günlük yolculukla çoğunu toplayabiliriz sanırım. | Open Subtitles | اتخيل أنه بمقدرتنا أخذ الكثير منه بنزهة يومٍ واحد خارج نوم |
| Bir başka yıl, yepyeni bir günlük. | Open Subtitles | سنة جديدة و مذكرة جديدة. |
| Daha anlamlı bir günlük toplantı organize etmenin ilk adımı, özgün, tartışmaya yer açan bir amaç benimsemekten geçiyor. | TED | الخطوة الأولى لبناء تجمّعات يومية مُفعمة بالمعنى هو اعتناق غرضٍ محددٍ ومرنٍ وقابلٍ للنقاش. |
| Muhtemelen bir günlük mesafede, yiyecek ve saklanacak yer arıyorlardır. | Open Subtitles | قد يكونوا على مسيرة يوم يبحثون عن طعام ومكان للإختباء |