| Bir fabrikanın kuru bir petrol kuyusuna tehlikeli atık atması böyle anılır. | Open Subtitles | هذا ما يحدث عند رمي مصنع نفاياته المشعة في بئر نفط قديم |
| Kusursuz bir güvenlik geçmişi olan, orta seviye bir petrol şirketi. | Open Subtitles | انها شركة نفط من المستوى المتوسط وسجل السلامة لا تشوبه شائبة |
| Adi herif gerçek bir emlakçıysa ben de bir petrol kralının labradoodleıyım. | Open Subtitles | اذا كان ذلك الاحمق وكيل عقاري فأنا بارون النفط لابرادورلي\بارون نفط شهير |
| Demek istediğim şu: bu bir petrol çıkartma değil, | TED | ان فكرتي هي ان هذه العملية ليست تنقيباً عن النفط |
| Ve ben Meksika Körfezi'nde küçük bir petrol sızıntısı yarattım. | TED | ووضعت عليه بقعة نفطية في ذلك النموذج من خليج المكسيك |
| bir petrol varilinin üzerine Bay Başkan'ın portresini yapıştırdık | TED | لقد وضعنا برميل بترول كبير و عليه صورة للسيد الرئيس |
| Neredeyse bir kağıt parçası, bir petrol sızıntısı ya da güneşin çocukça bir çizimi gibi. | TED | وقد كان تقريبا مثل ورقة، مثل تقطيع لرسم طفولي لبقعة نفط أو شمس. |
| 35 dakika mı? bir petrol işi için lrak'a giderken uçak değiştirdim. | Open Subtitles | تغيير طائرات، كنت في الطريق للعراق من اجل صفقة نفط |
| Şu tepeyi aştığınızda petrol tankları, bir petrol rafinerisi... ..güneybatı tarafında bir liman göreceksiniz. | Open Subtitles | هناك على التل آبار نفط كثيرة وهنالك مصفارة مهجورة والمرفأ وصولاً إلى جنوب شرق البلاد |
| Büyük bir banka değil; ama bir petrol şirketinin hesabına bakıyor. | Open Subtitles | هو ليس مصرف كبير، لكنه يعالج الودائع النقدية لشركة نفط |
| Muazzam bir petrol yatağına doğru gittiğimizi sanıyorum. | Open Subtitles | أعتقد أننا نتجه نحو اكبر حاوية نفط على الاطلاق |
| bir petrol şirketi, petrol anlaşması yapsın diye baraj yapıyorsun. | Open Subtitles | أنت تَبْني سداً لذا شركة نفط يُمْكِنُ أَنْ تأخذ عقد خطِ أنابيب |
| Alaska'dayız ve dev bir petrol tankerinin karaya oturduğunu düşünün. | Open Subtitles | تخيل نحن في مكان ما في ألا سكا وناقلة نفط تجنح |
| Buna benzer bir yazılım bir petrol rafinerisini veya bir farmasötik fabrikayı ya da bir çip fabrikasını imha edebilir. | TED | مثل هذا النوع من البرمجيات يمكنها تدمير مصفاة لتكرير النفط أو مصنعًا للأدوية أو مصانع أشباه الموصلات. |
| Burdan 300 mil ötedeki bir petrol kuyusunda kaza olmuş. | Open Subtitles | هناك حادثة فى أحد أبار النفط على بعد 300 ميل من هنا |
| Güneyde büyük bir petrol grevi oldu. Devletten imtiyaz peşindeler. | Open Subtitles | النفط إكتشفَ في الجنوبِ وهم يُحاولونَ الحُصُول على التنازلَ. |
| bir petrol teçhizatındaki mor uyarı alarmı Aldığı kadar kötü. | Open Subtitles | حسنًا، الإنذار الإرجواني في منصة النفط هو سيء بقدر ما يظهر. |
| Bir tanesi, kayınvalidesi hasta olduğu için Manhattan'a taşınmak zorunda kalan bir petrol işçisi hakkında. | Open Subtitles | إحداها عن شخص جلف في آلات النفط والذي توجّب عليه الإنتقال لـ مانهاتن لأن أم زوجته مريضة |
| Tamam, yangın bir petrol kulesi. Yaklaşık 48 deniz mili güneyinde Venedik? | Open Subtitles | حسناً ، منصة نفطية تحترق تبعد حوالي 48 ميلاً بحريًا جنوب "فينس" |
| Eğer bayan Doğa onu biraz daha olgunlaştırırsa... çok güzel ve kaliteli bir petrol olacak. | Open Subtitles | -كما قلت , ستكون نفطية كبيرة . حالما الطبيعة الأم تنهي طهيها |
| Alt tarafı küçük bir petrol sızıntısı. | Open Subtitles | انها بقعة نفطية صغيرة. |
| Üniversite bitince, Güney Amerika'da bir petrol şirketinde çalıştım. | Open Subtitles | بعد أن حصلت على شهادتى ، قمت بالعمل فى شكرة بترول فى أمريكا الجنوبية |