| Kampta esirlerin çarmıha gerileceği yolunda... çirkin bir söylenti dolaşıyor. | Open Subtitles | توجد إشاعة قبيحة تنتشر في المعسكر أن الأسرى سيتم صلبهم | 
| Bekle, sadece ben öyle duydum. bir söylenti de olabilir. | Open Subtitles | إنتظر، ذلك فقط الذي سَمعتُة ممكنُ أَنْ تَكُونَ فقط إشاعة | 
| Benim onlara sahte numaralar verdiğim hakkında bir söylenti dolaştığını gördüm.. | Open Subtitles | اتضح أن هناك إشاعة قذرة منتشرة بأنني كنت أعطيهم أرقامًا وهمية. | 
| Elçilikten prensesin şehir dışında olduğuna dair bir söylenti duyuyorum. | Open Subtitles | ثم أسمع شائعة من السفارة بأن الأميرة فى البلدة | 
| bir söylenti duydum, Tüm internet trafiğimizi izliyormuşunuz. | Open Subtitles | إذاً، سمعتُ شائعة بأنّك تتعقّب جميع نشاطاتنا بالإنترنت | 
| Tanrım, bu inanılmaz! Adam senin yaydığın bir söylenti yüzünden istifa etti! | Open Subtitles | يا الهي,لقد استقال الرجل بسبب اشاعة نشرتها انتِ | 
| Birkaç yıl önce ilginç bir söylenti kulağıma geldi. | TED | حسنا، قبل بضع سنوات سمعت إشاعة مثيرة للإهتمام. | 
| Amerikalıların, savaş esirlerinin bir kısmını Ruslara teslim edeceğine dair bir söylenti yayıldı. | Open Subtitles | سرت إشاعة بأن القوات الأمريكية ستقوم بتسليم جزء من أسراها للقوات الروسية | 
| Tek kaba işlerde çalıştırılacağımıza dair bir söylenti var. | Open Subtitles | هناك إشاعة تدور في الأنحاء أننا سنستخدم في الاعمال اليدوية فحسب | 
| Sıkıntı yaratan vampirlerden biri daha azaldı diye bir söylenti duydum. | Open Subtitles | لقد سمعت إشاعة لقد كان هناك مصّاص دماء يسير على الأرض يُعدّ مصدر إزعاج لنفسه | 
| Buralarda bir söylenti var. | Open Subtitles | تدور هناك إشاعة عن عملك قبل أن تأتي الى المكتب | 
| Ciddiyim. 1950'lerde ortaya atılmış aslı olmayan bir söylenti. | Open Subtitles | انا جاد فى هذا لقد كانت إشاعة سيئة بدأت فى وقت ما من الخمسينات | 
| Isaiah'ın Fry'la olan ilişkisi bir söylenti. | Open Subtitles | هناك شائعة مفادها أن أيزياه لدية شيء ضد فراي | 
| Alfie Shepridge'le evlenmeden önce Las Vegas'ta çalıştığına dair bir söylenti var. | Open Subtitles | هناك شائعة انك قبل ان تتزوجي الفي شبردج كنت تعملين في لاس فيجاس | 
| Nets'in seninle anlaşma yapmayacağına dair bir söylenti dolaşıyor. | Open Subtitles | حسنا هناك شائعة تقول بأن النيتس سوف يتخلون عنك | 
| Bu sadece bir söylenti. Doğru değil. | Open Subtitles | تعلمين أن هذه مجرد شائعة , انها غير صحيحة | 
| Sonra da, bizim sevgili olduğumuza dair alçakça bir söylenti çıkardı, ki biz hiçbir zaman sevgili olmadık. | Open Subtitles | وبعدها قامت بنشر شائعة حقيرة أننا كنا عشاق الأمر الذي لم يحدث أبدا | 
| Temsilciler arasında gülünç bir söylenti dolaştığı kulağıma geldi. | Open Subtitles | زملائي أخبروني أنه بين النواب يوجد شائعة رائعة يثرثرون بشأنها | 
| Bu aslı olmayan bir söylenti. Sadece söylenti. Ciddiyim. | Open Subtitles | انها إشاعه سيئه اشاعة سيئة انا جاد فى هذا | 
| "Gezide yeni bir sima belirdiğine dair bir söylenti dolaşıyordu küçük köpekli bir kadın." | Open Subtitles | ...الحديث كان بشأن أمور استُحدثت فى نزهة) ("السيدة مع الكلب الصغير" | 
| Ama 50'lerde parti yönetim kurulunun en yüksek kademelerinde bir söylenti dönmeye başlamış. | Open Subtitles | ولكن في الخمسينات بدأت بعض الشائعات بالانتشار في أعلى القيادات لدى المكتب السياسي |